و آنک صد فرسنگ زان سو بود او ** چونک بد یعقوب میبویید بو
Nice âlimler vardır ki hakikî ilimden hakiki irfandan nasipleri yoktur. Bu çeşit âlim, ilim hafızıdır, ilim sevgilisi değil.
ای بسا عالم ز دانش بینصیب ** حافظ علمست آنکس نه حبیب
Onun sözlerini duyan kişi, alelâde bir adam olsa bile o sözleri anlar, hakikat korkusunu alır.
مستمع از وی همییابد مشام ** گرچه باشد مستمع از جنس عام
Çünkü böyle âlimin eline düşen gömlek, eğretidir, bir zaman içindir… Esir tellâlının elindeki cariye gibi!3040
زانک پیراهان بدستش عاریهست ** چون بدست آن نخاسی جاریهست
Tellâlın eline düşen cariye, müşteri içindir, tellâla ne fayda var?
جاریه پیش نخاسی سرسریست ** در کف او از برای مشتریست
Rızık vermek, Allah’ın işidir. Herkes Allah’ın takdirine göre hareket eder, başka türlü hareket etmesine imkân yoktur.
قسمت حقست روزی دادنی ** هر یکی را سوی دیگر راه نی
Güzel bir hayal, ona bağ, bahçe haline gelmiştir… Çirkin bir hayal, bunun yolunu kesmiştir!
یک خیال نیک باغ آن شده ** یک خیال زشت راه این زده
Allah öyle bir Allah’tır ki bir hayalden, bağ, bahçe düzmüş, bir hayalide cehennem haline getirmiş, yanıp yakılma yeri yapmıştır!
آن خدایی کز خیالی باغ ساخت ** وز خیالی دوزخ و جای گداخت
Peki… O halde onun gül bahçelerinin yolunu… Külhanlarının yerini kim bilebilir ki?3045
پس کی داند راه گلشنهای او ** پس کی داند جای گلخنهای او
Gönül gözcüsü, bu hayal, canın ne yanından geliyor… Fırsat bulup göremez ki.
دیدبان دل نبیند در مجال ** کز کدامین رکن جان آید خیال
Bir kolayını bulup da doğduğu yeri, geldiği tarafı görseydi kötü hayallerin yolunu keser, gelmelerine mâni olurdu.
گر بدیدی مطلعش را ز احتیال ** بند کردی راه هر ناخوش خیال
Yokluk geçidine, yokluğun gözetleme yeri olan oraya casus, nasıl ayak atabilir?
کی رسد جاسوس را آنجا قدم ** که بود مرصاد و در بند عدم
Kör gibi onun ihsan eteğine yapış! Padişahım, körün yapışması diye buna derler işte!
دامن فضلش بکف کن کوروار ** قبض اعمی این بود ای شهرهیار
Onun eteği, emridir, fermanıdır. Ondan korkmayı, ondan çekinmeyi kendisine can ittihaz eden adam ne iyi bahtlı bir adamdır!3050
دامن او امر و فرمان ویست ** نیکبختی که تقی جان ویست
Birisi çayırlıkta, çimenlikte akarsu kıyısında… Onun yanı başındaki de azap içinde!
آن یکی در مرغزار و جوی آب ** و آن یکی پهلوی او اندر عذاب
Azap çeken, öbürüne bakar da “Bu zevk neden ki?” diye şaşırır kalır… Bu da meşakkat çekeni görür de “Acaba bunu kim hapsetmiş ki?” diye hayretlere düşer.
او عجب مانده که ذوق این ز چیست ** و آن عجب مانده که این در حبس کیست
Zevk içinde olan azap çekene “Kendine gel… Neden böyle perişansın? Bak, burada ne güzel kaynaklar var. Neden böyle benzin sararmış? Burada yüzlerce deva var...
هین چرا خشکی که اینجا چشمه هاست ** هین چرا زردی که اینجا صد دواست
Arkadaş, gafil olma, bu çimenliğe gel!” der. Fakat öbürü “Canım efendim… Gelemiyorum ki!” diye cevap verir.
همنشینا هین در آ اندر چمن ** گوید ای جان من نیارم آمدن
Bir beyle namaza düşkün olan ve namazdan, Allah’a niyaz etmeden zevk alan kölesi
حکایت امیر و غلامش کی نماز باره بود وانس عظیم داشت در نماز و مناجات با حق
Bir bey, hamama gitme lüzumunu duydu… Seher çağı, kölesine “Sungu, uyan başını kaldır.3055