Enes dedi ki. “Mustafa, bu peşkire elini, ağzını silmişti; onun için!”
گفت زانک مصطفی دست و دهان ** بس بمالید اندرین دستارخوان
Ey ateşten, azaptan korkan gönül, böyle bir ele, böyle bir ağıza yaklaş!
ای دل ترسنده از نار و عذاب ** با چنان دست و لبی کن اقتراب
Bu el, bu ağız, cansız bir şeye böyle bir yücelik verirse âşığın ruhuna neler açmaz, neler yapmaz?
چون جمادی را چنین تشریف داد ** جان عاشق را چهها خواهد گشاد
Kâbe’nin taşını kerpicini öptü, Kâbe (puthaneyken) kıble oldu. Ey can, sen de çalış, çabala da erlere karşı toprak ol (erler seni de putlardan arıtsınlar!)3120
مر کلوخ کعبه را چون قبله کرد ** خاک مردان باش ای جان در نبرد
Sonra o hizmetçi kadına dediler ki: “Peki biz bu ahvali gördük, sen de bize halini söylemez misin?
بعد از آن گفتند با آن خادمه ** تو نگویی حال خود با این همه
O söyler söylemez nasıl oldu da hemencecik peşkiri tandıra attın? Tutalım o sırlara erişmiş…
چون فکندی زود آن از گفت وی ** گیرم او بردست در اسرار پی
Ya sen, bu derecede değerli bir peşkiri nasıl ateşe fırlatıp attın a hanım?”
اینچنین دستارخوان قیمتی ** چون فکندی اندر آتش ای ستی
Hizmetçi, “Ben kerem sahiplerine itimat ederim. Onların keremlerinden ümitsiz değilim ki.
Peşkir de ne oluyor? Bana bile düşünmeden hemen ateşe atıl dese,3125
میزری چه بود اگر او گویدم ** در رو اندر عین آتش بی ندم
Ona olan itimadımın bütünlüğünden derhal ateşe atılırım. Benim, Allah kullarından ümidim çoktur.
اندر افتم از کمال اعتماد ** از عباد الله دارم بس امید
Her kerem sahibi, her sır bilir ere itimadım var. Bu yüzden değil peşkiri, başımı bile atarım” dedi.
سر در اندازم نه این دستارخوان ** ز اعتماد هر کریم رازدان
Kardeş sen de kendini bu iksire vur, erkeğin himmeti, erkeğin sadakati, kadından aşağı değil ya!
ای برادر خود برین اکسیر زن ** کم نباید صدق مرد از صدق زن
Bir erkeğin gönlü, kadının gönlünden aşağıysa o gönül, işkembeden de bayağıdır gayrı.
آن دل مردی که از زن کم بود ** آن دلی باشد که کم ز اشکم بود
Rasûl aleyhisselâm’ın susuzluktan bunalmış, su bulamadıklarından âciz bir hale düşmüş, adamların da, develerin de dilleri, ağızlarından çıkmış olan bir Arap kervanının imdadına erişmeleri
قصهی فریاد رسیدن رسول علیه السلام کاروان عرب را کی از تشنگی و بیآبی در مانده بودند و دل بر مرگ نهاده شتران و خلق زبان برون انداخته
Çölde bir Arap kervanı susuz kalmış, yağmursuzluktan kırbalarında bir damlacık olsun su kalmamıştı.3130
اندر آن وادی گروهی از عرب ** خشک شد از قحط بارانشان قرب
Bütün kervan, o çöl ortasında bunalmış, ölüm haline gelmişti.
در میان آن بیابان مانده ** کاروانی مرگ خود بر خوانده
Ansızın o iki dünyanın imdadına yetişen Mustafa, onların imdadına erişmek üzere yoldan çıkageldi.
ناگهانی آن مغیث هر دو کون ** مصطفی پیدا شد از ره بهر عون
Çölde, o sarp ve sonsuz yolda, o kızgın kumların üstünde bunalıp kalmış olan o kalabalık kervanı gördü.
دید آنجا کاروانی بس بزرگ ** بر تف ریگ و ره صعب و سترگ
Develerinin dilleri, ağızlarından çıkmış; adamlar, taraf taraf kumlara serilmiş kalmıştı!
اشترانشان را زبان آویخته ** خلق اندر ریگ هر سو ریخته
Bu hali görünce acıdı, “Kalkın, bir kaçınız derhal o kum yığınına doğru koşun!3135
رحمش آمد گفت هین زوتر روید ** چند یاری سوی آن کثبان دوید
Orada zenci bir köle kırbayla beyine su götürüyor.
گر سیاهی بر شتر مشک آورد ** سوی میر خود به زودی میبرد
O zenci deveciyi devesiyle beraber ister istemez tutup bana getirin “ dedi.
آن شتربان سیه را با شتر ** سوی من آرید با فرمان مر
Birkaç kişi, kalkıp kum tepesine doğru koştular. Bir müddet sonra hakikaten dediği gibi,
سوی کثبان آمدند آن طالبان ** بعد یکساعت بدیدند آنچنان
Zenci bir kul gördüler, kırbasını doldurmuş, devesine binmiş, beyine su götürüyordu.
بندهای میشد سیه با اشتری ** راویه پر آب چون هدیهبری
Zenciye “Şu tarafta insanların iftihar edecekleri zat, Kâinatın hayırlısı olan Peygamber seni çağırıyor“ dediler.3140
پس بدو گفتند میخواند ترا ** این طرف فخر البشر خیر الوری
Adam, “Ben onu tanımıyorum, o da kim?” dedi. “Ay yüzlü, şeker huylu Muhammed “ dediler,
گفت من نشناسم او را کیست او ** گفت او آن ماهروی قندخو