English    Türkçe    فارسی   

3
3131-3155

  • Bütün kervan, o çöl ortasında bunalmış, ölüm haline gelmişti.
  • Ansızın o iki dünyanın imdadına yetişen Mustafa, onların imdadına erişmek üzere yoldan çıkageldi.
  • Çölde, o sarp ve sonsuz yolda, o kızgın kumların üstünde bunalıp kalmış olan o kalabalık kervanı gördü.
  • Develerinin dilleri, ağızlarından çıkmış; adamlar, taraf taraf kumlara serilmiş kalmıştı!
  • Bu hali görünce acıdı, “Kalkın, bir kaçınız derhal o kum yığınına doğru koşun! 3135
  • Orada zenci bir köle kırbayla beyine su götürüyor.
  • O zenci deveciyi devesiyle beraber ister istemez tutup bana getirin “ dedi.
  • Birkaç kişi, kalkıp kum tepesine doğru koştular. Bir müddet sonra hakikaten dediği gibi,
  • Zenci bir kul gördüler, kırbasını doldurmuş, devesine binmiş, beyine su götürüyordu.
  • Zenciye “Şu tarafta insanların iftihar edecekleri zat, Kâinatın hayırlısı olan Peygamber seni çağırıyor“ dediler. 3140
  • Adam, “Ben onu tanımıyorum, o da kim?” dedi. “Ay yüzlü, şeker huylu Muhammed “ dediler,
  • Nasılsa öylece anlattılar, öylece övdüler. Zenci, “O galiba bir şair olacak.
  • Bir kısmı halkı sihirle zebun etmiş… Ona yarım arşın bile yaklaşmam ben “ dedi.
  • Nihayet herifi yakalayıp zorla, çeke çeke o tarafa sürüklemeye başladılar. Zenci, bağırıp çağırıyor, sövüp sayıyordu!
  • Zenciyi Azizin yanına getirdikleri zaman Peygamber, “Su için, mataralarınızı, kırbalarınızı da doldurun” dedi. 3145
  • Hepsini o bir tek kırbadan kandıra kandıra suvardı. Hem adamlar, hem develer o kırbadan kana kana su içtiler,
  • Kölenin kırbasından herkes kırbasını, matarasını doldurur. Gökyüzündeki bulut bile hasedinden şaşırıp kaldı!
  • Bunu kim görmüştür? Bir tek kırbadan bunca cehennemin harareti sönsün?
  • Kim görmüştür bunu? Su dolu bir tek kırbadan bunca kırba ağzına kadar dolsun!
  • Kölenin kırbası zaten vesileden, hakikati örten bir sebepten ibaretti. Peygamberin emriyle ihsan dalgaları, aslî denizden coşup köpürmekte, kopup gelmekteydi! 3150
  • Su kaynayınca buhar haline gelir, havaya çıkar… havadaki buhar da soğuyunca su olur, öyle mi ?
  • Doğrusu şu: yaradılış bu hükümlerden hariç olarak sebepsiz, illetsiz yokluktan sular coşturmada.
  • Sen çocukluğundan sebepleri görüyor, bilgisizliğinden sebeplere yapışıyorsun.
  • Sebepleri görüyor da müsebbipten gaflet ediyorsun. Bu hakikati örten, müsebbibin yüzünü gizleyen sebeplere ondan meyletmektesin sen.
  • Sebepler gitti mi başına vurmağa başlar, aman Yarabbi demeye koyulursun. 3155