- Birkaç günceğiz o su kuşlarının yanına git de seni Abıhayata ulaştırsınlar.
- سوی آن مرغابیان رو روز چند ** تا ترا در آب حیوانی کشند
- Karakuşuyla su kuşu, suret bakımından birdir ama suyla yağ gibi hakikatte birbirine zıttır,
- مرغ خاکی مرغ آبی همتنند ** لیک ضدانند آب و روغنند
- Bunlar, birbirlerine benzerler ama her biri, kendi aslına kuldur, köledir. Dikkat ve ihtiyatla hareket et.
- هر یکی مر اصل خود را بندهاند ** احتیاطی کن بهم مانندهاند
- Nitekim vesveseyle Elest deminin vahyi… Her ikisi de duyguyla değil, akılla anlaşılır; fakat aralarında fark var. 3490
- همچنانک وسوسه و وحی الست ** هر دو معقولند لیکن فرق هست
- Her ikisi de gönül pazarının tellâlıdır, her ikisi de matahlarını över, durur.
- هر دو دلالان بازار ضمیر ** رختها را میستایند ای امیر
- Gönül sarrafıysan fikrini anla, gönlüne geleni bil de esir tellâlı gibi bu iki fikri birbirinden ayırt et.
- گر تو صراف دلی فکرت شناس ** فرق کن سر دو فکر چون نخاس
- Eğer şüpheye düşüyor ve iki fikri ayırt edemiyorsan “Aldatmaca yok“ de; acele etme, koşma!
- ور ندانی این دو فکرت از گمان ** لا خلابه گوی و مشتاب و مران
- Alışverişte aldanmamanın çaresi
- حیله دفع مغبون شدن در بیع و شرا
- Bir dost, Peygamber’e “Ben alışverişte daima aldanıyorum.
- آن یکی یاری پیمبر را بگفت ** که منم در بیعها با غبن جفت
- Bir şey satan yahut alan kişinin hilesi sanki sihir… Gelip benim yolumu kesiyor“ dedi. 3495
- مکر هر کس کو فروشد یا خرد ** همچو سحرست و ز راهم میبرد
- Peygamber dedi ki: “Alışverişte aldanmaktan korkuyorsan alacağın şeyi üç gün muhayyer olarak al.
- گفت در بیعی که ترسی از غرار ** شرط کن سه روز خود را اختیار
- Çünkü şüphe yok, yavaş iş Rahman’dandır. Acele edşinse melûn Şeytan’dan.“
- که تانی هست از رحمان یقین ** هست تعجیلت ز شیطان لعین
- Önüne bir lokma atsan köpek bile köpekliğiyle önce koklar da sonra yer a ihtiyatlı adam!
- پیش سگ چون لقمه نان افکنی ** بو کند آنگه خورد ای معتنی
- O burnuyla koklar, biz aklımızla koklarız. Hele bir bak, demek ki biz de her şeyi inceleyen aklımızla kokluyoruz.
- او ببینی بو کند ما با خرد ** هم ببوییمش به عقل منتقد
- Allah bile bu yerlerle gökleri yavaşlıkla ve tam altı günde yarattı. 3500
- با تانی گشت موجود از خدا ** تابه شش روز این زمین و چرخها
- Yoksa “Kün” der demez yerler de olurdu, gökler de; Allah, buna kadirdi. Hatta bir emreder etmez yüzlerce yer gök yaratabilirdi.
- ورنه قادر بود کو کن فیکون ** صد زمین و چرخ آوردی برون
- Allah bütün kudretiyle beraber insanı, yavaş yavaş ve tam kırk yılda kemal sahibi eder.
- آدمی را اندک اندک آن همام ** تا چهل سالش کند مرد تمام
- Bir anda yokluktan elli kişiyi uçurup bu âleme getirmeye kadirdi ama.
- گرچه قادر بود کاندر یک نفس ** از عدم پران کند پنجاه کس
- İsa, bir dua ile hemencecik ölüyü diriltir de
- عیسی قادر بود کو از یک دعا ** بی توقف بر جهاند مرده را
- İsa’yı yaratan, insanları bir anda yaratmaya kadir değil midir? İsa’ya nazaran kudreti, kat kat üstün mü değil mi? 3505
- خالق عیسی بنتواند که او ** بی توقف مردم آرد تو بتو
- Dilediğin şeyi yavaş yavaş, fakat sağlam bir halde yapman lâzım… İşte bu yavaşlık, sana bunu öğretmek içindir.
- این تانی از پی تعلیم تست ** که طلب آهسته باید بی سکست
- Daima akıp duran küçük bir dere ne pislenir, ne kokar.
- جو یکی کوچک که دایم میرود ** نه نجس گردد نه گنده میشود
- Bu yavaşlıkla insan, ikbale, devlete erişir. Yavaşlık, yumurtadır, devlet de kuşlara benzer.
- زین تانی زاید اقبال و سرور ** این تانی بیضه دولت چون طیور
- A inatçı adam, kuş hiç yumurtaya benzer mi? Ama yumurtadan çıkar ya!
- مرغ کی ماند به بیضهای عنید ** گرچه از بیضه همی آید پدید
- Sen de davran da cüz’ülerin, yumurtalarından kuşlar çıkarsın. 3510
- باش تا اجزای تو چون بیضهها ** مرغها زایند اندر انتها
- Yılan yumurtası da serçe kuşu yumurtasına benzer, fakat aralarında ne fark var?
- بیضهی مار ارچه ماند در شبه ** بیضه گنجشک را دورست ره