- Cennet gibi olan bağlar, bahçeler sararır solar, yapraklar kurur, dökülür… Bir hastalık yurdu olur!
- باغ چون جنت شود دار المرض ** زرد و ریزان برگ او اندر حرض
- Her şeyi anlayan akıl bile olsa dostların ayrılığıyla yayı kırılmış okçuya döner.
- عقل دراک از فراق دوستان ** همچو تیرانداز اشکسته کمان
- Cehennem bile ayrılık yüzünden, gençlik çağına hasret çeken ihtiyarın titrediği titrer, yandığı gibi yanar kavrulur.
- دوزخ از فرقت چنان سوزان شدست ** پیر از فرقت چنان لرزان شدست
- Kıvılcım gibi insanı yakan, mahveden ayrılığı kıyamete kadar anlatsam yine yüz binde birini olsun anlatamam. 3695
- گر بگویم از فراق چون شرار ** تا قیامت یک بود از صد هزار
- O halde onun yakıcılığını anlatmaya kalkışma sus, yarabbi, beni sen kurtar, sen kurtar da ancak.
- پس ز شرح سوز او کم زن نفس ** رب سلم رب سلم گوی و بس
- Dünyada neyin visaliyle neşelenirsen o vuslat zamanında ondan ayrıldığını bir düşün hele!
- هرچه از وی شاد گردی در جهان ** از فراق او بیندیش آن زمان
- Senin neşelendiğin şeyle çok kişiler neşelendi… Fakat sonunda sahibine vefa etmedi, yel gibi geçti gitti!
- زانچ گشتی شاد بس کس شاد شد ** آخر از وی جست و همچون باد شد
- Gönül, sana da vefa etmez, seni de terk edip gider. O senden vazgeçmeden sen ondan vazgeçmeye çalış.
- از تو هم بجهد تو دل بر وی منه ** پیش از آن کو بجهد از وی تو بجه
- Ruhulkudüs’ün Meryem’e, Meryem çıplak bir halde yıkanırken bir insan şeklinde görünmesi, Meryem’in Ulu Allah’a sığınması
- پیدا شدن روح القدس بصورت آدمی بر مریم بوقت برهنگی و غسل کردن و پناه گرفتن بحق تعالی
- Fırsat elden çıkmadan Meryem gibi sen de surete “Senden Rahman’a sığınırım” de. 3700
- همچو مریم گوی پیش از فوت ملک ** نقش را کالعوذ بالرحمن منک
- Meryem yapayalnızken canlara can katan birisini gördü. Bu adam, öyle güzeldi ki gönülleri alıyordu.
- دید مریم صورتی بس جانفزا ** جانفزایی دلربایی در خلا
- Ruhulemin, onun gözünün ay gibi güneş gibi yerden doğuverdi.
- پیش او بر رست از روی زمین ** چون مه وخورشید آن روح الامین
- Güneş, doğudan nasıl çıkarsa o da örtüsüz, nikâpsız Meryem’in önünde yerden doğdu.
- از زمین بر رست خوبی بینقاب ** آنچنان کز شرق روید آفتاب
- Meryem çıplaktı, bir kötülük yapar diye korktu, eli ayağı titremeye başladı.
- لرزه بر اعضای مریم اوفتاد ** کو برهنه بود و ترسید از فساد
- Gördüğü adam öyle dilberdi ki Yusuf bile görse Yusuf’u gören kadınlar gibi şaşırıp kalır, ellerini doğrardı. 3705
- صورتی که یوسف ار دیدی عیان ** دست از حیرت بریدی چو زنان
- Gönülden baş gösterip çıkan bir hayal gibi o gül yüzlü, Meryem’in önünde topraktan bitivermişti.
- همچو گل پیشش برویید آن ز گل ** چون خیالی که بر آرد سر ز دل
- Meryem, kendisinden geçti ve bu dalgınlık âleminde, bu adamdan Allah’a sığınayım dedi.
- گشت بیخود مریم و در بیخودی ** گفت بجهم در پناه ایزدی
- O yeni, yakası temiz kızın âdetiydi, bir şeyden ürktü mü pılısını pırtısını gayp âlemine çeker, Allah’a sığınırdı.
- زانک عادت کرده بود آن پاکجیب ** در هزیمت رخت بردن سوی غیب
- Dünyanın kararsız bir âlem olduğunu görmüş, ihtiyata riayet ederek Allah’a sığınmayı âdet edinmişti.
- چون جهان را دید ملکی بیقرار ** حازمانه ساخت زان حضرت حصار
- Bu suretle de ölüm zamanına dek gideceği yolu düşmanın kesmemesini diler, Allah tapısının kendisine bir kale olmasını temin etmek isterdi. 3710
- تا به گاه مرگ حصنی باشدش ** که نیابد خصم راه مقصدش
- Allah’a sığınmadan daha iyi bir kale görmemişti; bu yüzden de kale civarında yurt edinmişti.
- از پناه حق حصاری به ندید ** یورتگه نزدیک آن دز برگزید
- Meryem o akılları yakan, ciğerleri okşayan bakışları gördü.
- چون بدید آن غمزههای عقلسوز ** که ازو میشد جگرها تیردوز
- Padişahta o bakışlara kulağı küpeli bir köle olmuştu, asker de… O bakışlar, akıl padişahlarının akıllarını almış, onları divaneye döndürmüştü!
- شاه و لشکر حلقه در گوشش شده ** خسروان هوش بیهوشش شده
- O güzel gözler, yüz binlerce padişahı fermanlı köle yapmış, yüzbinlerce dolunayı hilâl haline getirmişti.
- صد هزاران شاه مملوکش برق ** صد هزاران بدر را داده به دق
- Zühre de bile ondan bahsetmeye kudret yoktu… Aklı kül bile onu görünce noksanlaşırdı. 3715
- زهره نی مر زهره را تا دم زند ** عقل کلش چون ببیند کم زند
- Ben ne söyleyebilirim, ağzı, ağzımı kapattı; söylemeye takatim kalmadı ki!
- من چگویم که مرا در دوختهست ** دمگهم را دمگه او سوختهست