- Zahmetten, eziyetten sonra da onun zıddı, yani genişlik, zevk ve neşe yüz gösterir.
- بعد ضد رنج آن ضد دگر ** رو دهد یعنی گشاد و کر و فر
- Bu iki hali, eline bak da gör, anla. Yumruğunu sıktıktan sonra mutlaka açarsın.
- این دو وصف از پنجهی دستت ببین ** بعد قبض مشت بسط آید یقین
- Elin daima yumulu yahut daima açık olsa bu bir hastalık eseridir. 3765
- پنجه را گر قبض باشد دایما ** یا همه بسط او بود چون مبتلا
- Elini açıp yummakla iş güç görür, çalışır, kazanır, işini düzene korsun. Bu el açıp yumma, kuşun iki kanadı gibi ele lâzım bir şeydir.
- زین دو وصفش کار و مکسب منتظم ** چون پر مرغ این دو حال او را مهم
- Meryem bir müddet, karaya vurmuş balıklar gibi çırpındı.
- چونک مریم مضطرب شد یک زمان ** همچنانک بر زمین آن ماهیان
- Ruhulkudüs’ün Meryem’e “Ben Allah elçisiyim, benden korkma, gizlenme… Allah’ın emri bu” demesi
- گفتن روح القدس مریم راکی من رسول حقم به تو آشفته مشو و پنهان مشو از من کی فرمان اینست
- O Allah rahmetini gösteren melek, Meryem’e bağırdı: “Ben, Allah tapısının eminiyim, benden ürkme.
- بانگ بر وی زد نمودار کرم ** که امین حضرتم از من مرم
- Allah’ın yücelttiği kimselerden baş çekme. Bu çeşit güzel mahremlerden çekinme!”
- از سرافرازان عزت سرمکش ** از چنین خوش محرمان خود درمکش
- Hem bu sözleri söylüyordu, hem de dudaklarından pak nurlar çıkıyor, birbirine ulanıp göğe ağrıyordu. 3770
- این همی گفت و ذبالهی نور پاک ** از لبش میشد پیاپی بر سماک
- Melek diyordu ki: “Sen, benim varlığımdan yokluğa kaçıyorsun ama ben yokluktan bir padişahım, bir bayrak sahibiyim.
- از وجودم میگریزی در عدم ** در عدم من شاهم و صاحب علم
- Zaten yurdum orası, ağırlığım da orada… Sana görünen bir suretimden ibaret.
- خود بنه و بنگاه من در نیستیست ** یکسواره نقش من پیش ستیست
- Ey Meryem, bir bak hele… Ben, anlaşılması müşkül bir nakşım, hem hilâlim, hem gönüllerde ki hayal!
- مریما بنگر که نقش مشکلم ** هم هلالم هم خیال اندر دلم
- Gönlüne bir hayal geldi de yerleşti mi nereye kaçsan o seninledir.
- چون خیالی در دلت آمد نشست ** هر کجا که میگریزی با توست
- Ancak gelip geçici bir aslı olmayan hayal müstesna… O çeşit hayal yalancı sabah gibi gözden kayboluverir. 3775
- جز خیالی عارضی باطلی ** کو بود چون صبح کاذب آفلی
- Bensen Allah nurundan doğmuş düpedüz sabahım… Gündüzümün etrafında gece, hiç dönüp dolaşamaz.
- من چو صبح صادقم از نور رب ** که نگردد گرد روزم هیچ شب
- Kendine gel… Lâhavle deyip durma ey İmran’ın kızı… Ben zaten buraya Lâhavle makamından gelip düştüm.
- هین مکن لاحول عمران زادهام ** که ز لاحول این طرف افتادهام
- Daha Lâhavle denmeden önce Lâhavlenin nuru benim aslımdı, benim gıdamdı.
- مر مرا اصل و غذا لاحول بود ** نور لاحولی که پیش از قول بود
- Sen, benden Allah’a sığınmadasın ama ben o sığındığın Allah’ın ezelde düzüp koştuğu bir suretim zaten.
- تو همیگیری پناه ازمن به حق ** من نگاریدهی پناهم در سبق
- Seni defalarca kurtaran o sığındığın makam, benim makamım… Allah’a sığınırım diyorsun ya; o sığınmak yok mu? Ben ta kendisiyim zaten. 3780
- آن پناهم من که مخلصهات بوذ ** تو اعوذ آری و من خود آن اعوذ
- Tanımazlıktan beter bir afet yoktur. Sen, sevgilinin yanındasın da aşkbazlığı bilmiyorsun.
- آفتی نبود بتر از ناشناخت ** تو بر یار و ندانی عشق باخت
- Yâri, ağyar sanmada, neşeye gam adını takmaktasın.
- یار را اغیار پنداری همی ** شادیی را نام بنهادی غمی
- eksik
- اینچنین نخلی که لطف یار ماست ** چونک ما دزدیم نخلش دار ماست
- Sevgilimizin şu miskler gibi saçları, biz deli olursak zincirimiz olur!
- اینچنین مشکین که زلف میر ماست ** چونک بیعقلیم این زنجیر ماست
- Nil gibi akıp duran şu lütuf, biz firavun muyuz? Kan kesilir bize! 3785
- اینچنین لطفی چو نیلی میرود ** چونک فرعونیم چون خون میشود
- Kan, aklını başını al, ben suyum, dökme beni… Ben Yusuf’um fakat sana kurt gibi görünüyorum a savaşçı der.
- خون همیگوید من آبم هین مریز ** یوسفم گرگ از توم ای پر ستیز
- Sen görmüyorsun yoksa… Halim, selim sevgili, onunla zıt oldun mu yılanlaşır.
- تو نمیبینی که یار بردبار ** چونک با او ضد شدی گردد چو مار