English    Türkçe    فارسی   

3
3778-3802

  • Daha Lâhavle denmeden önce Lâhavlenin nuru benim aslımdı, benim gıdamdı.
  • Sen, benden Allah’a sığınmadasın ama ben o sığındığın Allah’ın ezelde düzüp koştuğu bir suretim zaten.
  • Seni defalarca kurtaran o sığındığın makam, benim makamım… Allah’a sığınırım diyorsun ya; o sığınmak yok mu? Ben ta kendisiyim zaten. 3780
  • Tanımazlıktan beter bir afet yoktur. Sen, sevgilinin yanındasın da aşkbazlığı bilmiyorsun.
  • Yâri, ağyar sanmada, neşeye gam adını takmaktasın.
  • eksik
  • Sevgilimizin şu miskler gibi saçları, biz deli olursak zincirimiz olur!
  • Nil gibi akıp duran şu lütuf, biz firavun muyuz? Kan kesilir bize! 3785
  • Kan, aklını başını al, ben suyum, dökme beni… Ben Yusuf’um fakat sana kurt gibi görünüyorum a savaşçı der.
  • Sen görmüyorsun yoksa… Halim, selim sevgili, onunla zıt oldun mu yılanlaşır.
  • Hâlbuki ne eti başkalaştı, ne yağı… Sen onu kötü gördün de ondan kötüleşti!”
  • Vekilin aşk yüzünden hiçbir şeye aldırış etmeyerek Buhara’ya dönmesi
  • Meryem’in mumunu bırak, yana dursun… Evet… O yanıp yakılan âşık, Buhara ya dönüyordu.
  • Gönül, ne de sabırsızsın, ateşler içindesin. Yürü, Sadr-ı Cihan’a doğru kaç! 3790
  • Şu Buhara yok mu? Bilgi kaynağıdır. Kimde ateş varsa Buharalıdır zaten!
  • Şeyhin huzurunda oldukça Buhara’dasın, sakın Buhara’yı hor görme!
  • Şeyhin denize benzeyen gönlü taşar çekilir, taşar çekilir… Bu med ve cezir, o Buhara’ya horluktan başka bir surette gidene yol vermez.
  • Ne mutlu kişiye ki nefsini aşağılatmıştır. Vay o kişiye ki nefsinin tekmesi altında kalmıştır!
  • Sadr-ı Cihan’ın ayrılığı, o âşığın canına tesir etmiş, varlığını parçalamış gitmişti. 3795
  • Diyordu ki, yine oraya gideyim, kâfir olmuşsam bile tekrar imana geleyim.
  • Oraya varayım da yerlere döşeneyim; o iyi düşünceli Sadr’ın huzurunda kendimi yerlere atayım.
  • Diyeyim ki: İşte canımı önüne attım. İster dirilt, ister koyun gibi kes başımı!
  • Ey ay yüzlü, senin huzurunda kesilip ölmek, başka yerde dirilere padişah olmaktan yeğ.
  • Ben bin kere, hatta daha da fazla sınadım, anladım: sensiz yaşamam pek acı, tahammül edilir şey değil! 3800
  • Ey emelim, maksadım sevgili, sur üfürür gibi nağmelerle terennüm et de beni dirilt… Ey devem, çök artık… Neşe tamamlandı!
  • Ey yeryüzü, gözyaşlarımı em, yeter gayri… Ey nefis, iç o tatlı suyu, bulanıklığı geçti, duruldu artık!