Ey ayıp ve ar hırkasını giyinen donmuş, üşümüş âşık sen can korkusuyla candan kaçıyorsun.3910
ای فسرده عاشق ننگین نمد ** کو ز بیم جان ز جانان میرمد
Ey karılara bile ayıp ve ar olan kişi, hele bak… onun aşk kılıcının önünde yüz binlerce can, elceğizlerini çırparak ölüme müştak!
سوی تیغ عشقش ای ننگ زنان ** صد هزاران جان نگر دستکزنان
Irmağı gördün ya… Testideki suyu ırmağa döküver. Su, hiç ırmaktan kaçar, çekinir mi?
جوی دیدی کوزه اندر جوی ریز ** آب را از جوی کی باشد گریز
Testideki su, ırmağa döküldü mü ırmakta mahvolur, ırmak kesilir.
آب کوزه چون در آب جو شود ** محو گردد در وی و جو او شود
Vasfı yok olur da zatı kalır… Artık bundan böyle ne kaybolur, ne kötüleşir, pislenir!
وصف او فانی شد و ذاتش بقا ** زین سپس نه کم شود نه بدلقا
Ben de ondan kaçtığım için pişmanım, özrümü bildirmek üzere kendimi onun fidanına astım!”3915
خویش را بر نخل او آویختم ** عذر آن را که ازو بگریختم
Canından el yıkayan o âşığın mâşukuna ulaşması
رسیدن آن عاشق به معشوق خویش چون دست از جان خود بشست
Top gibi başının, yüzünün üstüne kapanıp secdeler ederek gözleri yaşlı bir halde Sad-ı Cihan’ın huzuruna gitti.
همچو گویی سجده کن بر رو و سر ** جانب آن صدر شد با چشم تر
Herkes, acaba onu yakacak mı, asacak mı diye başını havaya dikmiş bekliyordu.
جمله خلقان منتظر سر در هوا ** کش بسوزد یا برآویزد ورا
Sadr-ı Cihan, işte o vakit zaman, talihsiz kişilere ne gösterirse bu bir avuç ahmağa onu gösterdi.
این زمان این احمق یک لخت را ** آن نماید که زمان بدبخت را
İşten anlamayan ahmak, pervane gibi alevi nur sandı, ahmakçasına aleve atıldı, canından oldu.
همچو پروانه شرر را نور دید ** احمقانه در فتاد از جان برید
Fakat aşk mumu, o muma benzemez ki. Aşk, aydınlıklar içindeki aydınlıklar aydınlığıdır.3920
لیک شمع عشق چون آن شمع نیست ** روشن اندر روشن اندر روشنیست
O ateşli mumların aksine bir şeydir. Ateş gibi görünür ama baştanbaşa nurdur, güzellikten, hoşluktan ibarettir.
او به عکس شمعهای آتشیست ** مینماید آتش و جمله خوشیست
Âşık öldüren mescidle ölümünü arayıp hiçbir şeye aldırış etmeyerek orada konuklayan âşık
صفت آن مسجد کی عاشقکش بود و آن عاشق مرگجوی لا ابالی کی درو مهمان شد
Ey izi, tozu güzel, bir hikâye söyleyeyim, dinle:
یک حکایت گوش کن ای نیکپی ** مسجدی بد بر کنار شهر ری
Rey şehrinin kıyısında bir mescit vardı.
هیچ کس در وی نخفتی شب ز بیم ** که نه فرزندش شدی آن شب یتیم
Hiç kimse yoktu ki orada gecelesin, yatsın da korkudan ödü patlayıp ölmesin; oğlu o gece yetim kalmasın.
بس که اندر وی غریب عور رفت ** صبحدم چون اختران در گور رفت
Ona nice aç, çıplak garip gitti… Hepsi de sabah çağı yıldızlar gibi battı, mezara girdi!3925
خویشتن را نیک ازین آگاه کن ** صبح آمد خواب را کوتاه کن
Sen de bunu iyice anla, kendine gel. Sabah geldi çattı, uykuyu bırak artık!
هر کسی گفتی که پریانند تند ** اندرو مهمان کشان با تیغ کند
Herkes, orada kuvvetli periler var, orada konaklayanları kör kılıçla kesip öldürüyorlar derdi.
آن دگر گفتی که سحرست و طلسم ** کین رصد باشد عدو جان و خصم
Bazıları sihir ve tılsım var. Düşmanın canını almak için gözetip durmada diyordu.
آن دگر گفتی که بر نه نقش فاش ** بر درش کای میهمان اینجا مباش
Bazı kimseler, kapısına açıkça “Ey konuk, burada kalma. Canına kastın yoksa geceyi burada geçirme, burada yatıp uyuma. Yoksa ölüm sana pusu kurar” diye yazalım demekteydi.
شب مخسپ اینجا اگر جان بایدت ** ورنه مرگ اینجا کمین بگشایدت
Bir diğeri de derdi ki. “Geceleri kilitleyin de bilmeyen bir adam girip kalmasın!”3930
وان یکی گفتی که شب قفلی نهید ** غافلی کاید شما کم ره دهید
Mescide konuk gelmesi
مهمان آمدن در آن مسجد
Nihayet bir gece vakti mescide bir konuk geldi… Mescidin o aşılacak şöhretini o da duymuştu.
تا یکی مهمان در آمد وقت شب ** کو شنیده بود آن صیت عجب
Bir tecrübe etmek istiyordu. Çünkü hem pek yiğitti, hem de canından bezmişti, hayatına doymuştu.
از برای آزمون میآزمود ** زانک بس مردانه و جان سیر بود
Dedi ki: “Bu başa, bu gövdeye pek o kadar aldırış etmem… tut ki can hazinesi için bir habbe gitmiş.. Ne çıkar?
گفت کم گیرم سر و اشکمبهای ** رفته گیر از گنج جان یک حبهای
Ten sureti gidiversin, ben o suretten ibaret değilim ya. Ben baki oldukça suret eksik olmaz elbet.
صورت تن گو برو من کیستم ** نقش کم ناید چو من باقیستم