- Başını kafesin her deliğinden çıkarır durur. Ayağındaki bağdan kurtulmak ister. 3955
- سر ز هر سوراخ بیرون میکند ** تا بود کین بند از پا برکند
- O kuşun gönlü de dışarıdadır, canı da… Böyleyken kafesi açıversen ne yapar?
- چون دل و جانش چنین بیرون بود ** آن قفص را در گشایی چون بود
- O kuş, kafese kapanmış kafesin etrafında da kediler birkaç halka olmuş kuşa benzemez ki.
- نه چنان مرغ قفص در اندهان ** گرد بر گردش به حلقه گربگان
- Bu çeşit kuş korkuya, vehme düşer, hiç kafesten çıkmayı ister mi o?
- کی بود او را درین خوف و حزن ** آرزوی از قفص بیرون شدن
- Hatta o kötülükler yüzünden kafesin etrafında daha yüz tane kafes olmasını ister.
- او همیخواهد کزین ناخوش حصص ** صد قفص باشد بگرد این قفص
- Calinus bu dünya yaşayışına âşıktı, çünkü hüneri, ancak burada geçerdi, o pazarda bir işe yaramazdı. O yüzden kendisini o âlemde halkla bir görürdü
- عشق جالینوس برین حیات دنیا بود کی هنر او همینجا بکار میآید هنری نورزیده است کی در آن بازار بکار آید آنجا خود را به عوام یکسان میبیند
- Bu şuna benzer: Akıl ve hikmette üstün olan Calinus da bu dünyanın havasına kapılmış, dünya muradına gönül vermiş olduğundan, 3960
- آنچنانک گفت جالینوس راد ** از هوای این جهان و از مراد
- “Yarı canlı bir halde dünyayı bir katır götünden görmeye bile razıyım, tek ölmeyeyim” dedi.
- راضیم کز من بماند نیم جان ** که ز کون استری بینم جهان
- Kafes etrafında kedilerin toplanmış olduğunu görmüş, bir kuşa benzeyen ruhu, uçmaktan meyus olmuştu.
- گربه میبیند بگرد خود قطار ** مرغش آیس گشته بودست از مطار
- Yahut da bu cihandan başka her şeyi yok görmüş, yokluktaki haşri görmemişti.
- یا عدم دیدست غیر این جهان ** در عدم نادیده او حشری نهان
- Ana karnındaki çocuk gibi hani. Allah’ın keremi, onu rahimden dışarı çeker de o yine rahme doğru kaçar durur.
- چون جنین کش میکشد بیرون کرم ** میگریزد او سپس سوی شکم
- Allah’ın lütfu, onun yüzünü bu âleme çıkacağı tarafa döndürür, o yine büzülüp ana karnına sokulur. 3965
- لطف رویش سوی مصدر میکند ** او مقر در پشت مادر میکند
- Bu şehirden, bu yurttan dışarı çıkarsam acaba bir daha burasını görebilir miyim?
- که اگر بیرون فتم زین شهر و کام ** ای عجب بینم بدیده این مقام
- Rahimde bir kapı olsaydı da o havası ufunetli şehir görünseydi.
- یا دری بودی در آن شهر وخم ** که نظاره کردمی اندر رحم
- Yahut da bir iğne yordamı kadar delik bulunsaydı da dışarısını bir görseydim der!
- یا چو چشمهی سوزنی راهم بدی ** که ز بیرونم رحم دیده شدی
- Ana karnındaki çocuk da rahmin dışında bir âlem olduğundan gafildir, o da Calinus gibi nâmahremdir.
- آن جنین هم غافلست از عالمی ** همچو جالینوس او نامحرمی
- Bilmez ki rahimdeki yaşlıklarda dışarıdaki âlemin feyziyledir. 3970
- اونداند کن رطوباتی که هست ** آن مدد از عالم بیرونیست
- Dünyadaki dört unsur da kendilerine Lâmekân âleminden yüzlerce yardım geldiğini bilmezler.
- آنچنانک چار عنصر در جهان ** صد مدد آرد ز شهر لامکان
- Kuş, kafeste su ve tane buluyor ama su da kafesin dışındaki bağdan, bahçeden gelmede, tane de!
- آب و دانه در قفص گر یافتست ** آن ز باغ و عرصهای درتافتست
- Peygamberlerin canları bu âlemden göçer, bu âlemden kurtulurken o bağı, o bahçeyi görür de
- جانهای انبیا بینند باغ ** زین قفص در وقت نقلان و فراغ
- Bu yüzden onlar, Calinus’a da aldırış etmezler, âleme de… Ay gibi göklerde doğar, göklere ışık saçarlar.
- پس ز جالینوس و عالم فارغند ** همچو ماه اندر فلکها بازغند
- Eğer bu söz, Calinus’a iftira ise cevabım Calinus’a değil… 3975
- ور ز جالینوس این گفت افتراست ** پس جوابم بهر جالینوس نیست
- Bunu söylemiş olan kişiye. Çünkü bunu söyleyen nurlarla dolu gönle eş olmamıştır.
- این جواب آنکس آمد کین بگفت ** که نبودستش دل پر نور جفت
- Can kuşu, kedilerden “ Hele durun bakalım” sesini duyunca delik arayan fareye dönmüştür.
- مرغ جانش موش شد سوراخجو ** چون شنید از گربگان او عرجوا
- O yüzden canı, fare gibi bu dünya deliğini vatan tutmuş, yurt edinmiştir.
- زان سبب جانش وطن دید و قرار ** اندرین سوراخ دنیا موشوار
- Bu delikte yapılar yapmaya girişmiş, bu deliğe lâyık bilgilere sahip olmuştur.
- هم درین سوراخ بنایی گرفت ** درخور سوراخ دانایی گرفت