English    Türkçe    فارسی   

3
3965-3989

  • Allah’ın lütfu, onun yüzünü bu âleme çıkacağı tarafa döndürür, o yine büzülüp ana karnına sokulur. 3965
  • Bu şehirden, bu yurttan dışarı çıkarsam acaba bir daha burasını görebilir miyim?
  • Rahimde bir kapı olsaydı da o havası ufunetli şehir görünseydi.
  • Yahut da bir iğne yordamı kadar delik bulunsaydı da dışarısını bir görseydim der!
  • Ana karnındaki çocuk da rahmin dışında bir âlem olduğundan gafildir, o da Calinus gibi nâmahremdir.
  • Bilmez ki rahimdeki yaşlıklarda dışarıdaki âlemin feyziyledir. 3970
  • Dünyadaki dört unsur da kendilerine Lâmekân âleminden yüzlerce yardım geldiğini bilmezler.
  • Kuş, kafeste su ve tane buluyor ama su da kafesin dışındaki bağdan, bahçeden gelmede, tane de!
  • Peygamberlerin canları bu âlemden göçer, bu âlemden kurtulurken o bağı, o bahçeyi görür de
  • Bu yüzden onlar, Calinus’a da aldırış etmezler, âleme de… Ay gibi göklerde doğar, göklere ışık saçarlar.
  • Eğer bu söz, Calinus’a iftira ise cevabım Calinus’a değil… 3975
  • Bunu söylemiş olan kişiye. Çünkü bunu söyleyen nurlarla dolu gönle eş olmamıştır.
  • Can kuşu, kedilerden “ Hele durun bakalım” sesini duyunca delik arayan fareye dönmüştür.
  • O yüzden canı, fare gibi bu dünya deliğini vatan tutmuş, yurt edinmiştir.
  • Bu delikte yapılar yapmaya girişmiş, bu deliğe lâyık bilgilere sahip olmuştur.
  • Ona bu delikte yarayacak onu burada yüceltecek sanatları seçti de diğerlerini bıraktı. 3980
  • Çünkü dışarı çıkmadan ümidini kesti, bedenden kurtulma yolu kapandı.
  • Örümcekte Anka tabiatı olsaydı tükürüğüyle çadır kurar mıydı hiç?
  • Kedi pençesini kafese de atar. Pençesinin adı derttir, elemdir, ıstıraptır.
  • Kedi ölümdür, pençesi de hastalık, kuşu da, kuşun kanadını da pençeler.
  • Kuş, bucak bucak ilâç bulmaya koşar. Ölüm kadıya benzer, hastalık şahide. 3985
  • Bu şahit, kadıdan gelen adam gibidir. “Gel kadı, seni mahkemeye istiyor” der.
  • Ondan kaçıp kurtulmak için bir mühlet istersin. Verirse ne âlâ… Vermezse “Olmaz, hadi kalk” diye emreder.
  • Mühlet istemen, mühlet alman ilâçlardır, tedavidir. Âdeta ten hırkasını yamalarla yamarsın!
  • Fakat nihayet bir sabah kızgın bir hale gelir. “ Bu mühlet niceye bir sürecek? Utan artık!” der.