- İçinde, aklı alan, cana da düşman, dine de düşman olan böyle bir düşmanın var. 4055
- دشمنی داری چنین در سر خویش ** مانع عقلست و خصم جان و کیش
- Bir an kertenkele gibi saldırır… Derken hemencecik bir deliğe kaçıverir.
- یکنفس حمله کند چون سوسمار ** پس بسوراخی گریزد در فرار
- Gönlün de nice delikler var. Her delikten baş çıkarıp durmada!
- در دل او سوراخها دارد کنون ** سر ز هر سوراخ میآرد برون
- Şeytanın insanlardan gizlenmesine, bir deliğe girip saklanmasına “Hunus” derler.
- نام پنهان گشتن دیو از نفوس ** واندر آن سوراخ رفتن شد خنوس
- Onun gizlenmesi de kirpinin büzülüp gizlenmesine benzer. Kirpi büzülür de kafasını çıkarır, tekrar gizler ya… o da öyle işte.
- که خنوسش چون خنوس قنفذست ** چون سر قنفذ ورا آمد شذست
- Allah, Şeytan’a “Hannâs” dedi. Şeytan, kirpinin kafasına benzer. 4060
- که خدا آن دیو را خناس خواند ** کو سر آن خارپشتک را بماند
- Kirpi, kötü avcıdan ürker de büzülür, başını gizler.
- می نهان گردد سر آن خارپشت ** دمبدم از بیم صیاد درشت
- Fırsatını bulunca başını çıkarır… Bu hileyle yılanı bile zebun eder.
- تا چو فرصت یافت سر آرد برون ** زین چنین مکری شود مارش زبون
- Nefis senin iç âleminde yolunu kesmeseydi bu yol kesiciler, sana el atabilirler miydi?
- گرنه نفس از اندرون راهت زدی ** رهزنان را بر تو دستی کی بدی
- Seni kötü şeylere sevk eden şehvetten, o gizli memur yüzünden gönül, hırsa tamaha, afete esir olmuştur.
- زان عوان مقتضی که شهوتست ** دل اسیر حرص و آز و آفتست
- O gizli memur yüzünden hırsız oldun, kendini berbat ettin de nihayet bu görünen memurlar, seni kahretmek için yol buldular. 4065
- زان عوان سر شدی دزد و تباه ** تا عوانان را به قهر تست راه
- Hadisteki şu güzel öğüdü duy; Düşmanlarınızın en kuvvetlisi, içinizdedir!
- در خبر بشنو تو این پند نکو ** بیم جنبیکم لکم اعدی عدو
- Bu düşmanın palavrasını dinleme kaç ondan… Çünkü o da inatta İblis’e benzer.
- طمطراق این عدو مشنو گریز ** کو چو ابلیسست در لج و ستیز
- Dünya sevgisi, dünya geçimine savaşma yüzünden sana o ebedî azabı ehemmiyetsiz gösterir.
- بر تو او از بهر دنیا و نبرد ** آن عذاب سرمدی را سهل کرد
- Ölümü bile ehemmiyetsiz bir hale getirirse bunda şaşılacak ne var ki? O, sihriyle bunun gibi yüzlerce iş yapar!
- چه عجب گر مرگ را آسان کند ** او ز سحر خویش صد چندان کند
- Sihir, bazen sanatla samanı dağ gösterir, bazen dağı saman! 4070
- سحر کاهی را به صنعت که کند ** باز کوهی را چو کاهی میتند
- Gözbağcılıkla çirkinleri güzelleştirir, güzelleri, çirkin bir şekle sokar.
- زشتها را نغز گرداند به فن ** نغزها را زشت گرداند به ظن
- Sihrin hali budur; afsunlar, üfürür, her an hakikatleri başka bir şekle çevirir.
- کار سحر اینست کو دم میزند ** هر نفس قلب حقایق میکند
- Bir an gelir, insanı eşek gösterir… Bir an gelir eşeği şaşılacak bir adam şekline bürür!
- آدمی را خر نماید ساعتی ** آدمی سازد خری را وآیتی
- İşte senin içinde böyle bir sihirbaz gizlidir. Vesveselerde daimî bir sihir kudreti vardır!
- این چنین ساحر درون تست و سر ** ان فی الوسواس سحرا مستتر
- Fakat bu sihirlerin hüküm sürdüğü âlemde öyle sihirbazlar da var ki sihirlerin hükmünü gideriverirler. 4075
- اندر آن عالم که هست این سحرها ** ساحران هستند جادوییگشا
- Bu kuvvetli zehrin bittiği ovada tiryak da bitmiştir ey oğul!
- اندر آن صحرا که رست این زهر تر ** نیز روییدست تریاق ای پسر
- Tiryak, sana “Gel, beni kendine siper et… Ben, sana zehirden daha yakınım.
- گویدت تریاق از من جو سپر ** که ز زهرم من به تو نزدیکتر
- Onun sözü sihirdir, seni yıkar harap eder… Benim sözüm de sihir ama onun sihrini defeder” der!
- گفت او سحرست و ویرانی تو ** گفت من سحرست و دفع سحر او
- Konuk öldüren mescide konuklamak isteyeni menetmeye kalkışanların tekrar ona öğüt vermeleri
- مکرر کردن عاذلان پند را بر آن مهمان آن مسجد مهمان کش
- O güzel yiğit, o Peygamber; “Sözde sihir hassası var” dedi, doğru da söyledi.
- گفت پیغامبر که ان فی البیان ** سحرا و حق گفت آن خوش پهلوان