English    Türkçe    فارسی   

3
4355-4379

  • Öyle altın döküldü ki oğlancağız, kapının bile kapanıp açılmayacağından korktu. 4355
  • Ondan sonra o kuvvetli aslan kalktı, ta seher çağına kadar altını dışarıya taşımakla uğraştı.
  • Altınları gömmekte, sonra yine gelip çuvallara, torbalara doldurarak dışarıya götürmekteydi.
  • O canıyla oynayan er, gerisin geriye çekilip kaçan korkakların rağmine definelerine sahip oldu.
  • Her kör ve hakikatten uzak kalmış altına tapan kişinin hatırına bu hikâyeyi duyunca derhal zahiri altın gelir.
  • Çocuklar saksıları kırar, o kırık parçalara altın adını takar eteklerine koyarlar. 4360
  • Oyun oynarken o parçalara altın adını taktın ya… Artık ne vakit altın desen çocuğun aklına saksı kırıkları gelir.
  • Fakat erlerin kastettikleri altın ne o altındır, ne bu altın. Onlar üstüne, Allah’ın adı basılmış hakikî altını kastederler. O altın, ne kesada uğrar, ne ziyana… Ebedî ve daimîdir.
  • O altın, öyle bir altındır ki bu zahirî altın, parlaklığını ondan almış, kadir ve kıymeti ondan bulmuştur.
  • Gönül, o altından ganileşir… Parlaklık ve aydınlıkta aydan bile üstündür.
  • O mescit, bir mumdu, adamda pervane… O pervane huylu, âdeta canıyla oynamaktaydı. 4365
  • Ateş, kanadını yaktı ama daha güzel kanat ihsan etti. O ateşe atılma, âşıka pek kutlu geldi, pek!
  • O bahtı kutlu, Musa’ya benziyordu. Ağacın civarında bir ateştir, görmüştü.
  • Allah, ona birçok inayetlerde bulunmuştu… O, gördüğünü ateş sanıyordu ama nurdu.
  • Oğul, sen de Allah erini görünce ondan insanlık ateşi var sanıyor, onu insan görüyorsun.
  • Sen, onu kendiliğinden insan görüyorsun, hâlbuki o sıfat sende… bâtıl zannın ateşi de bu tarafta, dikeni de! 4370
  • O, Musa’nın ağacıdır; o, ışıklarla dopdoludur. Bir kerecik olsun ona ateş deme de nur de!
  • Bu dünyadan vazgeçmek de ateş görünmedi mi? Fakat salikler o makama gittiler, bu âlemi terk ettiler de anladılar ki nurdan ibaretmiş!
  • Bil ki din mumu yücedir, ateşten ibaret olan mumlara benzemez.
  • Bu zahirî mum nur görünür, fakat sevgiliyi yakar… Din mumuysa sureta ateş görünür, fakat ziyaretçilere gül kesilir!
  • Bu zahirî mum çok işler bitirir, fakat hakikatte adamı yakar. Din mumuysa vuslat zamanı gönül aydınlatır. 4375
  • Allah’a lâyık olan pak nurun şulesi, ona ulaşanlara nur görünür ama ondan uzak kalanlara ateş gibidir.
  • O âşığın Sadr-ı Cihan’la buluşması
  • O Buhara’lı âşık da kendisini muma atmıştı. O zahmet, aşkı yüzünden kendine kolay gelmekteydi.
  • Her şeyi yakıp yandıran ahı, göklere yüceliyordu. Sadr-ı Cihan’ın gönlüne merhamet gelmişti.
  • O bir suç işledi, biz de o suçu gördük. Fakat “Ey Allah, acaba o avaremizin hali nasıl?