- Yerin harareti kalmadı mı gök hararet yollar… Rutubeti bitti mi rutubet verir. 4405
- چون نماند گرمیش بفرستد او ** چون نماند تری و نم بدهد او
- Gökyüzünde bulunan ve toprağa mensup olan burç, yere yardım eder… Suya mensup burç, yere rutubet verir, yeri terü taze bir hale sokar.
- برج خاکی خاک ارضی را مدد ** برج آبی تریش اندر دمد
- Yele mensup burç yele bulutları sevk eder, yerdeki buharları ufunetleri çeker alır.
- برج بادی ابر سوی او برد ** تا بخارات وخم را بر کشد
- Ateş burcu da güneşe hararet verir… Güneşin önü de, ardı da o burçtan kızmış, tava gibi kızarmıştır.
- برج آتش گرمی خورشید ازو ** همچو تابهی سرخ ز آتش پشت و رو
- Kadına nail olmak için kazancının etrafında dönüp dolaşan erkek gibi felek de zamane de dönüp dolaşmaktadır.
- هست سرگردان فلک اندر زمن ** همچو مردان گرد مکسب بهر زن
- Bu yeryüzü, hanımlıklar etmekte, doğurduğu çocukları emzirip yetiştirmektedir. 4410
- وین زمین کدبانویها میکند ** بر ولادات و رضاعش میتند
- Şu halde yerle göğün de aklı var; böylece bil. Çünkü akıllıların işlerini işliyorlar.
- پس زمین و چرخ را دان هوشمند ** چونک کار هوشمندان میکنند
- Bu iki güzel, birbirlerinden süt emmeseler, birbirlerini sevip koçmasalar nasıl olur da birbirlerinin muradına dolanırlardı?
- گر نه از هم این دو دلبر میمزند ** پس چرا چون جفت در هم میخزند
- Yer olmasa güller, erguvanlar nasıl biter, gökyüzünün suyu, harareti olmasa yerden ne hâsıl olur?
- بی زمین کی گل بروید و ارغوان ** پس چه زاید ز آب و تاب آسمان
- Dişinin erkeğe meyli, ikisinin de işi tamamlansın diyedir.
- بهر آن میلست در ماده به نر ** تا بود تکمیل کار همدگر
- Bu birlikte âlem baka bulsun diye Allah erkekle kadına da birbirlerine karşı bir meyil verdi. 4415
- میل اندر مرد و زن حق زان نهاد ** تا بقا یابد جهان زین اتحاد
- Her cüz’e de, diğer bir cüz’e meyil verdi… İkisinin birleşmesinden bir şey doğar, bir şey vücut bulur.
- میل هر جزوی به جزوی هم نهد ** ز اتحاد هر دو تولیدی زهد
- Gece de böylece gündüzle sarmaş dolaş olmuştur. Geceyle gündüz, sureta birbirlerine aykırıdır ama hakikatte birdir.
- شب چنین با روز اندر اعتناق ** مختلف در صورت اما اتفاق
- Geceyle gündüz görünüşte birbirine zıttır, düşmandır; fakat her ikisi de bir hakikatin etrafında dönmekte, ağ kurmaktadır.
- روز و شب ظاهر دو ضد و دشمنند ** لیک هر دو یک حقیقت میتنند
- İşini gücünü başarıp tamamlamak için her biri, canciğer gibi öbürünü ister.
- هر یکی خواهان دگر را همچو خویش ** از پی تکمیل فعل و کار خویش
- Çünkü gece olmayınca insanın geliri, kuvveti olmaz… bu gelir olmayınca da gündüzler neyi harceder? 4420
- زانک بی شب دخل نبود طبع را ** پس چه اندر خرج آرد روزها
- İnsanın vücudunda, kendi cinsinden başka bir şeyle hapsedilmiş olan unsurların kendi cinslerini çekmeleri
- جذب هر عنصری جنس خود را کی در ترکیب آدمی محتبس شده است به غیر جنس
- Toprak, bedenin toprağına “Dön geri, canı bırak, toz gibi bize gel.
- خاک گوید خاک تن را باز گرد ** ترک جان کن سوی ما آ همچو گرد
- Sen, bizim cinsimizdensin, bedenden, o rutubetli yurttan kurtulup bize gelmen daha doğru” der.
- جنس مایی پیش ما اولیتری ** به که زان تن وا رهی و زان تری
- Beden de “Doğru… Ben de senin gibi ayrılıktan perişanım, fakat ayağım bağlı” diye cevap verir.
- گوید آری لیک من پابستهام ** گرچه همچون تو ز هجران خستهام
- Sular, “Ey yaşlı gurbetten gel, bize ulaş” diye bedenin yaşlığını aramakta.
- تری تن را بجویند آبها ** کای تری باز آ ز غربت سوی ما
- Esir, “Sen ateştensin… Aslına ulaşma yolunu tut” diye bedenin hararetini çağırıp durmaktadır. 4425
- گرمی تن را همیخواند اثیر ** که ز ناری راه اصل خویش گیر
- Unsurların ipsiz, halatsız çekişleri yüzünden bedende yetmiş iki türlü illet vardır.
- هست هفتاد و دو علت در بدن ** از کششهای عناصر بی رسن
- İllet, unsurlar, birbirlerini bıraksınlar diye bedeni koparıp dağıtmak üzere gelir.
- علت آید تا بدن را بسکلد ** تا عناصر همدگر را وا هلد
- Bu unsurlar ayakları bağlı dört kuştur. Ölüm, hastalık ve illet de onların ayak bağlarını çözer.
- چار مرغاند این عناصر بستهپا ** مرگ و رنجوری و علت پاگشا
- Birbirlerine bağlı olan ayakları çözüldü, açıldı mı her unsur kuşu hemencecik uçuverir.
- پایشان از همدگر چون باز کرد ** مرغ هر عنصر یقین پرواز کرد