Ama emel tohumunu ekseydin, akılsız bir hale düşseydin Allah hükmünde olduğun, onun emrinin altında bulunduğun nasıl meydana çıkardı4465
ور بکاریدی امل از عوریش ** کی شدی پیدا برو مقهوریش
Âşıklar, muratsız kaldılar da Allah’larından haber aldılar.
عاشقان از بیمرادیهای خویش ** باخبر گشتند از مولای خویش
Muratsızlık, cennete kılavuzdur. Ey yaradılışı güzel, “Cennet, istenmeyen, hoşa gitmeyen şeylerle, murada nail olmayışlarla kaplanmıştır” hadisini işit!
بیمرادی شد قلاوز بهشت ** حفت الجنه شنو ای خوش سرشت
Senin muratlarının, görüyorsun ya, ayakları kırık… Ama öyle adam vardır ki bütün muratları olur.
که مراداتت همه اشکستهپاست ** پس کسی باشد که کام او رواست
Şu halde onun tarafından gönülleri kırılanlar, onun yolunda onun aşkında doğru olanlardır. Fakat nerede âşıkların gönül kırıklığı, nerede başkalarından gönül kırıklığı,
پس شدند اشکستهاش آن صادقان ** لیک کو خود آن شکست عاشقان
Akıllıların gönülleri, mecburî kırılır… Dilediklerini yapamazlar, meyus olurlar. Âşıklarda ise yüzlerce ihtiyar var, dilediklerini yüzlerce kere yapabilirler, öyle olduğu halde ona tabi olurlar, gönülleri bu yüzden kırılır; emellerine bu yüzden erişememişlerdir.4470
عاقلان اشکستهاش از اضطرار ** عاشقان اشکسته با صد اختیار
Akılı başında olanlar, bağla bağlanmış kullardır, âşıklar ise hürdür, şekerlenmiş, ballanmış canlardır onlar!
عاقلانش بندگان بندیاند ** عاشقانش شکری و قندیاند
Peygamber aleyhisselâm’ın esirlere bakıp gülerek “Şaşarım bu kavme ki onları cennete zincirlerle, bukağılarla sürüklüyorlar” demesi
نظرکردن پیغامبر علیه السلام به اسیران و تبسم کردن و گفتن کی عجبت من قوم یجرون الی الجنة بالسلاسل و الاغلال
Peygamber, bir bölük esir gördü. Onları çekip sürüklüyorlardı, hepsi de feryadü figan ediyordu.
دید پیغامبر یکی جوقی اسیر ** که همیبردند و ایشان در نفیر
O sırları bilen aslan, zincirlere vurulmuş olduklarını gördü, gizlice onlara bakmaya başladı.
دیدشان در بند آن آگاه شیر ** می نظر کردند در وی زیر زیر
Her biri hiddetinden o Hak Peygambere dişlerini gıcırdatmakta, dudaklarını çiğnemekteydi.4475
تا همی خایید هر یک از غضب ** بر رسول صدق دندانها و لب
Fakat bu kadar kızgın oldukları halde ağız açmaya kudretleri yoktu… Hepsi de on batmanlık kahır zincirine vurulmuştu.
زهره نه با آن غضب که دم زنند ** زانک در زنجیر قهر دهمنند
Memur, onları şehre doğru çekmekte, küfür ülkesinden alıp kahırla sürüklemekteydi.
میکشاندشان موکل سوی شهر ** میبرد از کافرستانشان به قهر
Ne yerlerine başkası kabul ediliyor, ne koyuverilmeleri için para alınıyor, ne de bir ulu kişi onlara şefaat ediyordu.
نه فدایی میستاند نه زری ** نه شفاعت میرسد از سروری
Peygamber’e “Âlemlere rahmet” diyorlar ya… Öyle olduğu halde bütün bir âlemin boynunu, boğazını kesiyordu.
رحمت عالم همیگویند و او ** عالمی را میبرد حلق و گلو
Onlar Peygamber’i binlerce defa inkâr ederek, ağızlarının içinden hareketini kınayarak gidiyorlardı.4480
با هزار انکار میرفتند راه ** زیر لب طعنهزنان بر کار شاه
Diyorlardı ki: Nice çarelere başvurduk, çare olmadı. Zaten bu adamın yüreği taş gibi katı .
چارهها کردیم و اینجا چاره نیست ** خود دل این مرد کم از خاره نیست
Biz, binlerce Alpaslan’ken iki üç çıplak ve yarı canlının elinde.
ما هزاران مرد شیر الپ ارسلان ** با دو سه عریان سست نیمجان
Bu derece âciz kaldık… Uygunsuz hareketimizden mi, yıldızımızın düşüklüğünden mi… yoksa sihirden mi?
این چنین درماندهایم از کژرویست ** یا ز اخترهاست یا خود جادویست
Bahtı, bahtımızı yırttı; tahtı, tahtımızı baş aşağı etti.
بخت ما را بر درید آن بخت او ** تخت ما شد سرنگون از تخت او
İşi, sihirle yüceldi, büyüdüyse bir de sihir yaptık, neden tutmadı, neden tesir etmedi?4485
کار او از جادوی گر گشت زفت ** جادوی کردیم ما هم چون نرفت
“Fetih istiyorsanız işte size Fetif ayetinin tefsiri… Ey kınayanlar, diyordunuz ki “Benimle Muhammed aleyhisselâm’dan hangimiz doğrucuysak Yarabbi, sen onu kazandır, ona yardım et!” Bu sözü, dinleyenler sizi doğruluk istiyorsunuz, bir gareziniz yok sansınlar diye söylemekteydiniz. Hak kimdedir, görün diye işte biz de şimdi Muhammed’e yardım ettik
تفسیر این آیت کی ان تستفتحوا فقد جائکم الفتح ایهای طاعنان میگفتید کی از ما و محمد علیه السلام آنک حق است فتح و نصرتش ده و این بدان میگفتید تا گمان آید کی شما طالب حقاید بی غرض اکنون محمد را نصرت دادیم تا صاحب حق را ببینید
Eğer dâvamız doğru değilse bizim kökümüzü sök diye putlara da dua ettik, Allah’a da.
از بتان و از خدا در خواستیم ** که بکن ما را اگر ناراستیم
Hak kimdeyse, kim doğrucuysa ona yardım et, onun yardımında bulun, biz doğruysak bize, o doğruysa ona muin ol dedik.
آنک حق و راستست از ما و او ** نصرتش ده نصرت او را بجو
Bu duada çok bulunduk, Lât, Uzzâ ve Menât’a nice secdeler ettik;
این دعا بسیار کردیم و صلات ** پیش لات و پیش عزی و منات
Dedik ki: Eğer Muhammed haksa meydana çıkart, değilse onu bize zebun et.
که اگر حقست او پیداش کن ** ور نباشد حق زبون ماش کن