English    Türkçe    فارسی   

3
4716-4740

  • O anda gökyüzü yere, kıyameti görmedinse gör diyordu!
  • Akıl, bu ne aşktır, bu ne haldir… Onun ayrılığına mı şaşmalı, kavuşmasına mı? Hangisi daha ziyade şaşılacak şey diye hayran olmuştu.
  • Gök, o anda kıyametnameyi okumuş, saman uğrusuna kadar elbisesini yırtmıştı!
  • Aşk, iki âleme de yabancıdır; aşkta yetmiş iki türlü divanelik var!
  • Aşk, pek gizlidir ama şaşkınlığı meydanda… Padişahların canları bile ona hasret çekmektedir. 4720
  • Aşk dini, aşk mezhebi, yetmiş iki şeriatta da dışarıdır. Padişahların tahtları, aşka karşı alelâde bir tahta parçasından ibarettir.
  • Aşk çalgıcısı, semâ vaktinde şunu çalar: Kulluk bir bağdır, efendilik baş ağrısı!
  • Şu halde aşk nedir? Yokluk deryası! Aklın ayağı, orada kırıktır!
  • Kulluk da malûm sultanlık da… Âşıklık bu iki perdeden gizli!
  • Keşke varlığın bir dili olsaydı da varlardan perdeyi kaldırsa, hakikati anlatsaydı! 4725
  • Ey varlık nefesi, ona ait ne söylersen bil ki onun üstüne bir perde daha örttün.
  • Onu anlamanın afeti, sözdür, haldir; kanı kanla yıkamanın imkânı yok!
  • Ben, onun sevdalılarının mahremiyim… Gece, gündüz kafes içinde ondan bahsetmedeyim!
  • Ey can, pek sarhoşsun, pek kendinden geçmiş, pek perişan ve harap olmuşsun… Dün gece hangi yanına yattın ki?
  • Kendine gel, kendine… bu sırdan pek bahsetme; önce bir sıçra, kendine mahrem bir dost iste! 4730
  • Âşıksın, sarhoşsun, dilin açılmış… Allah, Allah… Sen, oluk üstünde bir devesin!
  • Dil, onun sırrından, onun nazından bahse kalkıştı mı gök, “Ey hakikatini güzelce örten Allah” demeye başlar.
  • Fakat aşkı örtmek nedir? Ateşi yün ve pamuk içinde gizlemek! Ne kadar örtersen o kadar meydana çıkar!
  • Ben, onu örtmeye çalıştım mı o, bayrak gibi başkaldırır, işte buracıktayım der.
  • Benim inadıma o, iki kulağımdan yakalar da, a kendi bildiğine giden, beni nasıl örteceksin, nasıl gizleyeceksin? Hadi, gizle bakalım der. 4735
  • Derim ki: Hadi git, coşmuşsun ama can gibi hem meydandasın, hem gizli!
  • Der ki: Bu tenim küp içinde mahpus… Fakat şarap gibi küp içinde ıslık çalmaktayım!
  • Derim ki: bir yere rehin olmadan, sarhoşluk afeti gelmeden çekil, git.
  • Der ki: İçimi güzel lâtif kadehin içinde ta akşam namazı vaktine kadar gündüzün dostuyum.
  • Akşam gelip de kadehimi çaldı mı, ona daha benim akşamım gelmedi, kadehimi ver derim! 4740