English    Türkçe    فارسی   

3
4730-4754

  • Kendine gel, kendine… bu sırdan pek bahsetme; önce bir sıçra, kendine mahrem bir dost iste! 4730
  • Âşıksın, sarhoşsun, dilin açılmış… Allah, Allah… Sen, oluk üstünde bir devesin!
  • Dil, onun sırrından, onun nazından bahse kalkıştı mı gök, “Ey hakikatini güzelce örten Allah” demeye başlar.
  • Fakat aşkı örtmek nedir? Ateşi yün ve pamuk içinde gizlemek! Ne kadar örtersen o kadar meydana çıkar!
  • Ben, onu örtmeye çalıştım mı o, bayrak gibi başkaldırır, işte buracıktayım der.
  • Benim inadıma o, iki kulağımdan yakalar da, a kendi bildiğine giden, beni nasıl örteceksin, nasıl gizleyeceksin? Hadi, gizle bakalım der. 4735
  • Derim ki: Hadi git, coşmuşsun ama can gibi hem meydandasın, hem gizli!
  • Der ki: Bu tenim küp içinde mahpus… Fakat şarap gibi küp içinde ıslık çalmaktayım!
  • Derim ki: bir yere rehin olmadan, sarhoşluk afeti gelmeden çekil, git.
  • Der ki: İçimi güzel lâtif kadehin içinde ta akşam namazı vaktine kadar gündüzün dostuyum.
  • Akşam gelip de kadehimi çaldı mı, ona daha benim akşamım gelmedi, kadehimi ver derim! 4740
  • Şarap içmeye alışmış olan, şaraba doyamaz. Arap, onun için şaraba müdam adını taktı,
  • Hakikat şarabını aşk, kaynatır coşturur. Doğru sözlü, doğru özlü âşıka gizlice saiklik eden aşktır.
  • Allah inayetiyle aşka ulaşmayı dilersem şarap, can suyudur, sürahi de beden!
  • Hidayet şarabı çoğaldı, arttı mı şaraptaki kuvvet, sürahiyi kırar.
  • Sâki de su kesilir, sarhoş da… Nasıl olur deme, doğrusunu Allah daha iyi bilir. 4745
  • Şaraba vuran ışık, sâkinin ışığıdır… Şarap, bu ışıkla coşar, köpürür, oynar kuvvetlenir!
  • Gayri sen o şaşkına sor: Sen şarabın bu halini ne vakit gördün?
  • Düşünceye hacet yok, her bilinene aşikârdır: Coşana elbette bir coşturan var!
  • Uzun bir ayrılığa düşmüş, çok maceralar geçirmiş bir âşığın hikâyesi
  • Bir delikanlı, kızın birine delicesine âşık olmuştu. Fakat bir türlü vuslat zamanı gelmiyordu.
  • Aşk ona yeryüzünde bir hayli işkenceler etmişti. Aşk neden, önce âşıka kinlenir? 4750
  • Neden, önce kanlı katil gibi davranır? Doğru âşık olmayan kaçsın, aşktan vazgeçsin diye!
  • O delikanlı da kadına birisini yollasa o yolladığı adam, hasedinden zavallının yolunu vururdu.
  • Sevgilisine bir mektup yazıp yollasa okuyan, kelimeleri yanlış okurdu.
  • Sabah rüzgârını, vefatını arz etmek üzere gönderse rüzgâr, toza dumana gark olur, kararırdı.