English    Türkçe    فارسی   

3
702-726

  • Şunu olsun görmez misin? Allah velilerinin eriştikleri yakınlıkta yüzlerce keramet, yüzlerce iş güç var.
  • Meselâ demir, Davud’un elinde mum oluyor… Hâlbuki senin elinde mum, demir kesiliyor!
  • Yaratma ve rızık verme yakınlığında herkes müsavidir, bu sıfatlar herkeste var. Fakat bu ulular, Allah aşkının vahyi yakınlığına sahip olurlar.
  • Babacığım, yakınlık da çeşit, çeşittir. Güneş dağa da vurur, altına da! 705
  • Fakat güneşin altına bir yakınlığı var ki söğüdün bundan haberi bile yok!
  • Kuru dal da güneşe yakındır, yaş dal da. Güneş hiç ikisinden de gizlenir mi ki?
  • Fakat yaş taze dalın yakınlığı nerede? O daldan olgun meyveler devşirmede, olgun meyveler yemedesin.
  • Fakat bir de bak, kuru dal, güneşe yakınlığından kuruluktan başka ne bulabilir?
  • Akıllı, aklın başına gelince pişman olacak bir sarhoşluğa düşme. 710
  • O sarhoşlardan ol ki onlar şarap içmeye koyuldular mı olgun akıllar bile onlara hasret çeker.
  • Ey kedi gibi kocalmış fareyi tutan, o şaraptan içmiş onunla gıdalanmışsan aslan tut aslan!
  • Ey hayale kapılıp aslı olmayan kadehten hayal şarabı içen, hakikat sarhoşları gibi sarhoşluk etme, o tarafa sarkıntılıkta bulunma!
  • Sarhoş gibi şu yana, bu yana düşüp durmadasın ama sana bu tarafa yol yok, o tarafa yürü.
  • O yana yol bulursan ondan sonra bazen bu tarafa salın, bazen o tarafta. 715
  • Tamamıyla bu tarafa mensupken o tarafta dem varma. Madem ölümün gelmemiş, yalan yere can çekişme.
  • Fakat ebedî hayata erişen ve ecelden korkmayan Hızır canlı kişi, mahlûku tanımasa da caiz.
  • Damağını vehmin zevkiyle çeşnilendirir, varlık tulumuna üfürür, kendini havayla şişirip gururlanırsın ama,
  • Bir iğneyle o yel kaçıp gider. Dilerim akıllı adam, bu çeşit semirmesin!
  • Kışın kardan testiler yapıyorsun, iyi ama hiç onlar suya dayanır mı? 720
  • Çakalın boyacı küpüne düşüp boyanması ve çakallar arasında tavusluk dâvasına kalkışması
  • Bir çakal boyacı küpüne düştü, orada bir müddet kaldı.
  • Sonra postu boyanmış olarak çıkıp “Ben illiyyin tavusuyum, demeye başladı.
  • Postu boyanmış, pek güzel parlamış, güneş de o renklere vurmuştu.
  • Çakal, kendini yeşil, kızıl, pembe ve sarı renklerde görüp o çeşitli renklerle öbür çakallara göründü.
  • Hepsi de “A çakalcık, bu ne hâl? Fazlasıyla neşelere dalmışsın, pek memnunsun. 725
  • Neşeden âdeta bizden nefret ediyorsun! Bu ululuğu nereden elde ettin?” dediler.