English    Türkçe    فارسی   

3
715-739

  • O yana yol bulursan ondan sonra bazen bu tarafa salın, bazen o tarafta. 715
  • Tamamıyla bu tarafa mensupken o tarafta dem varma. Madem ölümün gelmemiş, yalan yere can çekişme.
  • Fakat ebedî hayata erişen ve ecelden korkmayan Hızır canlı kişi, mahlûku tanımasa da caiz.
  • Damağını vehmin zevkiyle çeşnilendirir, varlık tulumuna üfürür, kendini havayla şişirip gururlanırsın ama,
  • Bir iğneyle o yel kaçıp gider. Dilerim akıllı adam, bu çeşit semirmesin!
  • Kışın kardan testiler yapıyorsun, iyi ama hiç onlar suya dayanır mı? 720
  • Çakalın boyacı küpüne düşüp boyanması ve çakallar arasında tavusluk dâvasına kalkışması
  • Bir çakal boyacı küpüne düştü, orada bir müddet kaldı.
  • Sonra postu boyanmış olarak çıkıp “Ben illiyyin tavusuyum, demeye başladı.
  • Postu boyanmış, pek güzel parlamış, güneş de o renklere vurmuştu.
  • Çakal, kendini yeşil, kızıl, pembe ve sarı renklerde görüp o çeşitli renklerle öbür çakallara göründü.
  • Hepsi de “A çakalcık, bu ne hâl? Fazlasıyla neşelere dalmışsın, pek memnunsun. 725
  • Neşeden âdeta bizden nefret ediyorsun! Bu ululuğu nereden elde ettin?” dediler.
  • Fakat çakallardan biri “Sen ya hile yapıyorsun yahut da hakikaten bir neşeye sahip oldun, neşeliler arasına katıldın.
  • Mimbere çıkmaya, lâfla ulu görünüp bu halkı, kendine meftûn etmeye kalkıştın.
  • Bir hayli çalıştım, fakat bir aşk, bir hararet görmeyince hileye sapıp utanmazlığı ele aldım” dedi.
  • Doğruluk ve yanıp yakılma, velilere âdettir. Utanmazlık da her aşağılık kişinin sığındığı bir sanat. 730
  • Bu suretle neşeliyiz diye halkı kendilerine çekerler ama iç yüzlerine bakılırsa hiç de hoş değildirler.
  • Yalan dâvalarda bulunan birisinin her sabah bir kuyruk parçasıyla dudağını, bıyığını yağlayıp “Ben şunu yedim, bunu yedim” diye dostlarının arasına çıkması
  • Aşağılık bir adam, bir kuyruk parçası buldu. Her sabah bıyıklarını onunla da yağlar,
  • Devlet sahiplerinin yanına varıp “Evde yağlı yemek yedim” der,
  • Sözünün doğruluğunu ispat için de, bıyıklarıma bakın gibilerden eliyle bıyıklarını sıvazlar.
  • “İşte sözümün doğruluğuna şahit... Bıyıklarım, yağlı, yağlı şeyler yediğime delil” demek isterdi. 735
  • Karnı ise sessiz, sadasız “Allah, yalancıların düzenini kurutsun!
  • Senin lâfın bizi ateşlere yaktı. O yağlı bıyığın kökünden kopsun.
  • A yoksul, şu kötü dâvan olmasaydı belki bir kerem sahibi bize acırdı.
  • Yahut da noksanını, yoksulluğunu söyleseydin, bu yalanları, bu düzenleri düzüp koşmasaydın, bir doktor çıkarda derdine deva ederdi.” derdi.