- Buna kudretin yoksa senin dileğin olmaksızın Allah bir zahmet verirse ona sabret, ona razı ol!
- ور نمیتوانی رضا ده ای عیار ** گر خدا رنجت دهد بیاختیار
- Çünkü dosttan gelen belâ, sizi temizler... Onun bilgisi, sizin tedbirlerinizden üstündür!
- که بلای دوست تطهیر شماست ** علم او بالای تدبیر شماست
- Bir adam, belâda sâfa görürse belâ, tatlılaşır... Hasta iyileştiğini görünce ilâç, kendisine hoş gelir.
- چون صفا بیند بلا شیرین شود ** خوش شود دارو چو صحتبین شود
- Mat olduğu halde kazandığını görür de “Ey sözlerine, özlerine inanılır kişiler, beni öldürün!” der.
- برد بیند خویش را در عین مات ** پس بگوید اقتلونی یا ثقات
- Bu kötü kişi de başkasına fayda verdi ama kendi hakkında merdut bir adam kesildi. 110
- این عوان در حق غیری سود شد ** لیک اندر حق خود مردود شد
- İmandan gelen merhamet, ondan alındı... Şeytan sıfatı olan kin, ona çattı, sataştı!
- رحم ایمانی ازو ببریده شد ** کین شیطانی برو پیچیده شد
- Hiddetin, kinin yapılıp düzüldüğü tezgâh oldu... Bil ki kin, sapıklığın, kâfirliğin temelidir!
- کارگاه خشم گشت و کینوری ** کینه دان اصل ضلال و کافری
- Birisinin İsa aleyhisselâm’dan “Âlemde bütün güç şeylerin en gücü nedir?” diye sorması
- سال کردن از عیسی علیهالسلام کی در وجود از همهی صعبها صعبتر چیست
- Akıllı birisi, İsa’ya “Âlemde her şeyden daha sarp, daha güç nedir?’’ diye sordu.
- گفت عیسی را یکی هشیار سر ** چیست در هستی ز جمله صعبتر
- İsa dedi ki: “Ey can, en sarp, en güç şey, Allah gazabıdır. Çünkü o gazaptan cehennem bile su gibi titrer!”
- گفتش ای جان صعبتر خشم خدا ** که از آن دوزخ همی لرزد چو ما
- Adam “Peki, bu Allah gazabından nasıl aman bulmalı?” deyince İsa şöyle cevap verdi: “Kızdığın zaman kızgınlığına uyamamak gerek!” 115
- گفت ازین خشم خدا چه بود امان ** گفت ترک خشم خویش اندر زمان
- Kötü kişi bu kızgınlığın madenidir... Onun çirkin kızgınlığı yırtıcı canavarların kızgınlığını da geçer!
- پس عوان که معدن این خشم گشت ** خشم زشتش از سبع هم در گذشت
- O hünersiz kişi, kızgınlıktan vazgeçmekten başka Allah’tan ne rahmet umabilir ki?
- چه امیدستش به رحمت جز مگر ** باز گردد زان صفت آن بیهنر
- Gerçi bunların âlemde bulunmamasına imkân yok; bunlar da lâzım bu dünyaya... Fakat bu sözü söylemek, onları büsbütün sapıklığa atmaktır!
- گرچه عالم را ازیشان چاره نیست ** این سخن اندر ضلال افکندنیست
- Dünyada çare yok, sidik de bulunur; bulunur ama arı duru su değildir ya!
- چاره نبود هم جهان را از چمین ** لیک نبود آن چمین ماء معین
- Aşığın kötülük etmek istemesi, sevgilinin ona bağırması
- قصد خیانت کردن عاشق و بانگ بر زدن معشوق بر وی
- O ahmak adam, sevgilisini yapayalnız görünce hemencecik kucaklamaya, öpmeye kalkıştı. 120
- چونک تنهااش بدید آن ساده مرد ** زود او قصد کنار و بوسه کرد
- O güzel, “Küstahlık etme, edepsizliğin lüzumu yok, aklını başına al” diye heybetle bir bağırdı.
- بانگ بر وی زد به هیبت آن نگار ** که مرو گستاخ ادب را هوش دار
- Âşık “Burası ıssız, halk yok... Su ortada, benim gibi de bir susuz!
- گفت آخر خلوتست و خلق نی ** آب حاضر تشنهی همچون منی
- Burada rüzgârdan başka kımıldayan yok... Kim var, kim bu açılıp saçılmamıza mâni olacak?” dedi.
- کس نمیجنبد درینجا جز که باد ** کیست حاضر کیست مانع زین گشاد
- Sevgili dedi ki: “A deli herif, meğerse sen budalaymışsın... Akıllılardan bir şey duymamış, işitmemişsin!
- گفت ای شیدا تو ابله بودهای ** ابلهی وز عاقلان نشنودهای
- Rüzgârı esiyor gördün mü bil ki burada onu bir estiren, bir harekete getiren var. 125
- باد را دیدی که میجنبد بدان ** بادجنبانیست اینجا بادران
- Allah sanatının dilediği gibi iş görme yelpazesi, bu rüzgârlara dokunmada, onu estirip durmada!
- مروحهى تصريف صنع ايزدش ** زد بر اين باد و همىجنباندش
- Bizim hükmümüzde olan ehemmiyetsiz ve cüz’i bir rüzgâr bile yelpazeyi sallamadıkça esmez.
- جزو بادی که به حکم ما درست ** بادبیزن تا نجنبانی نجست
- A aptal adam, bu cüz’i rüzgâr bile sen ve yelpaze olmadıkça meydana gelmez.
- جنبش این جزو باد ای ساده مرد ** بیتو و بیبادبیزن سر نکرد
- Dudaktaki nefes yeli de canın, bedenin emrine tabidir, onların emriyle harekete gelir.
- جنبش باد نفس کاندر لبست ** تابع تصریف جان و قالبست
- Gâh o nefesle birisini över, birisine haber yollarsın... Gâh birini kınar, aleyhinde bulunur, söversin! 130
- گاه دم را مدح و پیغامی کنی ** گاه دم را هجو و دشنامی کنی