English    Türkçe    فارسی   

4
1063-1087

  • Benim hareketime karşı eğri harekette bulunanı, simurg bile olsa perişan eder, ağlatır, inletir, öldürürüm!
  • هر که کژ جنبد به پیش جنبشم ** گرچه سیمرغست زارش می‌کشم
  • Diriysen aklını başına topla da beni ölü görme... Kulsan benim padişah elinde olduğumu gör!
  • هین مرا مرده مبین گر زنده‌ای ** در کف شاهم نگر گر بنده‌ای
  • İsa, keremiyle ölüyü diriltti... Hâlbuki ben, İsa’yı yaratanın elindeyim. 1065
  • مرده زنده کرد عیسی از کرم ** من به کف خالق عیسی درم
  • Allah elinde oldukça hiç ölü kalır mıyım? İsa’nın elinde bile olsam buna imkân yok!
  • کی بمانم مرده در قبضه‌ی خدا ** بر کف عیسی مدار این هم روا
  • İsa’yım ama nefesimden can bulan bir daha ölmez, ebediyen diri kalır.
  • عیسی‌ام لیکن هر آنکو یافت جان ** از دم من او بماند جاودان
  • İsa’nın nefesiyle dirilen, tekrar öldü... Fakat bu İsa’ya can verene ne mutlu!
  • شد ز عیسی زنده لیکن باز مرد ** شاد آنکو جان بدین عیسی سپرد
  • Ben, Musa’mın elindeki asâyım... Musa’m gizli de ben, önünde görünüp durmaktayım.
  • من عصاام در کف موسی خویش ** موسیم پنهان و من پیدا به پیش
  • Müslümanlara deniz üstündeki köprü kesilir, sonra da Firavuna ejderha olurum! 1070
  • بر مسلمانان پل دریا شوم ** باز بر فرعون اژدها شوم
  • Oğul, yalnız bu asâyı görme... Allah elinde olmasa asâ, bu işleri yapamaz!
  • این عصا را ای پسر تنها مبین ** که عصا بی‌کف حق نبود چنین
  • Tufan dalgası da asâ kesildi... o dertte büyücülere tapanların şatafatlarını sömürüp yedi!
  • موج طوفان هم عصا بد کو ز درد ** طنطنه‌ی جادوپرستان را بخورد
  • Allah asâlarını saymaya kalkışsam şu Firavuna mensup olanların hilelerini yutarım ya...
  • گر عصاهای خدا را بشمرم ** زرق این فرعونیان را بر درم
  • Fakat bırak, bu zehirli tatlı otu birkaç günceğiz otlasınlar hele!
  • لیک زین شیرین گیای زهرمند ** ترک کن تا چند روزی می‌چرند
  • Firavun ’un mesnedi ve başlık, başbuğluk, olmasaydı cehennem nereden beslenecekti ki? 1075
  • گر نباشد جاه فرعون و سری ** از کجا یابد جهنم پروری
  • A kasap, önce semirt de sonra kes... Çünkü cehennemdeki köpekler azıksız!
  • فربهش کن آنگهش کش ای قصاب ** زانک بی‌برگ‌اند در دوزخ کلاب
  • Dünyada düşmanlar olmasaydı halktaki kızgınlık yatışır, geçer giderdi!
  • گر نبودی خصم و دشمن در جهان ** پس بمردی خشم اندر مردمان
  • Cehennem dediğin o kızgınlıktır... Düşmanlık gerek ki yaşasın. Yoksa merhamet, onu söndürüverirdi!
  • دوزخ آن خشمست خصمی بایدش ** تا زید ور نی رحیمی بکشدش
  • O vakit kahırsız ve kötülüksüz lütuf kalırdı; bu takdirde padişahlığın kemâli nasıl zahir olurdu ki?
  • پس بماندی لطف بی‌قهر و بدی ** پس کمال پادشاهی کی بدی
  • O münkirler, öğütçülerin sözlerine, getirdikleri misallere aldırış etmediler, onların sakallarına güldüler! 1080
  • ریش‌خندی کرده‌اند آن منکران ** بر مثلها و بیان ذاکران
  • İstersen sen de gül... Fakat a murdar, ne vakte dek yaşayacaksın, ne vakte dek?
  • تو اگر خواهی بکن هم ریش‌خند ** چند خواهی زیست ای مردار چند
  • Ey sevenler, niyaza başlayın, şad olun, bu kapıda yalvarın... Çünkü bu kapı, bugün açılacak!
  • شاد باشید ای محبان در نیاز ** بر همین در که شود امروز باز
  • Bahçede soğan, sarımsak vesaire gibi sebzelerin her birine ayrı bir evlek vardır.
  • هر حویجی باشدش کردی دگر ** در میان باغ از سیر و کبر
  • Her biri, kendi cinsiyledir, kendi evleğindedir... Yetişip olmak için orada rutubetten gıdalanır durur!
  • هر یکی با جنس خود در کرد خود ** از برای پختگی نم می‌خورد
  • Sen safran evleğisin, safran olur... Başka sebzelerle karışıp uzlaşma! 1085
  • تو که کرد زعفرانی زعفران ** باش و آمیزش مکن با دیگران
  • Ey safran, sudan gıdanı al da safran ol, zerdeye gir!
  • آب می‌خور زعفرانا تا رسی ** زعفرانی اندر آن حلوا رسی
  • Şalgam evleğine girip ağzını açma da onunla aynı tabiatta, aynı huya sahip olma!
  • در مکن در کرد شلغم پوز خویش ** که نگردد با تو او هم‌طبع و کیش