- Sen safran evleğisin, safran olur... Başka sebzelerle karışıp uzlaşma! 1085
- تو که کرد زعفرانی زعفران ** باش و آمیزش مکن با دیگران
- Ey safran, sudan gıdanı al da safran ol, zerdeye gir!
- آب میخور زعفرانا تا رسی ** زعفرانی اندر آن حلوا رسی
- Şalgam evleğine girip ağzını açma da onunla aynı tabiatta, aynı huya sahip olma!
- در مکن در کرد شلغم پوز خویش ** که نگردد با تو او همطبع و کیش
- Sen bir evleğe konmuşsun, o bir evleğe... Çünkü “Allah’ın olan yeryüzü pek geniş!”
- تو بکردی او بکردی مودعه ** زانک ارض الله آمد واسعه
- Hele o yeryüzü yok mu? O kadar geniş ki sefere çıkan devler, periler bile orada kaybolmada!
- خاصه آن ارضی که از پهناوری ** در سفر گم میشود دیو و پری
- O denizde, o ovada, o dağlarda vehim ve hayal bile yol alamaz; kaybolur gider! 1090
- اندر آن بحر و بیابان و جبال ** منقطع میگردد اوهام و خیال
- Şu ova, o yeryüzündeki ovada uçsuz bucaksız denizdeki bir kara kıl gibi kalır!
- این بیابان در بیابانهای او ** همچو اندر بحر پر یک تای مو
- Orada öyle durgun sular var ki akmaları gizlidir... Hepsi de akarsulardan daha taze, daha hoştur!
- آب استاده که سیرستش نهان ** تازهتر خوشتر ز جوهای روان
- İçten içe can ve ruh gibi gizli gizli akarlar, akıp giden ayakları vardır!
- کو درون خویش چون جان و روان ** سیر پنهان دارد و پای روان
- Dinleyen uyudu, sözü kısa kes ey hatip... Su üstüne yazı yazmayı bırak gayri!
- مستمع خفتست کوته کن خطاب ** ای خطیب این نقش کم کن تو بر آب
- Kalk ey Belkıs, alışveriş pazarı kızıştı... Şu kesatçı hasislerden kaç! 1095
- خیز بلقیسا که بازاریست تیز ** زین خسیسان کسادافکن گریز
- Kalk ey Belkıs, ölüm gelip çatmadan şimdi ihtiyarınla kalk!
- خیز بلقیسا کنون با اختیار ** پیش از آنک مرگ آرد گیر و دار
- Sonra ölüm, kulağını öyle bir çeker ki hırsız gibi can çekişe sahneye gelir, teslim olursun!
- بعد از آن گوشت کشد مرگ آنچنان ** که چو دزد آیی به شحنه جانکنان
- Bu eşeklerden ne vakte dek nal çalıp duracaksın? Eğer bir şey çalacaksan bari gel de lâal çal!
- زین خران تا چند باشی نعلدزد ** گر همی دزدی بیا و لعل دزد
- Kız kardeşlerin ebedîlik mülkünü elde ettiler, sense bu yaslı yurtta kalakaldın!
- خواهرانت یافته ملک خلود ** تو گرفته ملکت کور و کبود
- Ne mutlu ona ki bu yurttan sıçradı, çıktı... Çünkü ecel, bu yurdu nihayet yıkar, viran eder! 1100
- ای خنک آن را کزین ملکت بجست ** که اجل این ملک را ویرانگرست
- Kalk, gel ey Belkıs de bir kerecik olsun din padişahlarıyla din sultanlarının yurdunu gör!
- خیز بلقیسا بیا باری ببین ** ملکت شاهان و سلطانان دین
- Onlar, görünüşte dostlar arasında nağmelerle deve sürüyorlar ama iç âleminde gül bahçesinde oturmuşlar, zevk u safa ediyorlar.
- شسته در باطن میان گلستان ** ظاهر آحادی میان دوستان
- Bahçe, onlar nereye giderse beraber gitmekte... Fakat bu halktan gizli!
- بوستان با او روان هر جا رود ** لیک آن از خلق پنهان میشود
- Meyveler, beni topla, beni devşir diye yalvarmada... Abıhayat, benden iç diye niyaz etmede!
- میوهها لایهکنان کز من بچر ** آب حیوان آمده کز من بخور
- Gel de güneş gibi, dolunay gibi, hilâl gibi kolsuz ve kanatsız gökyüzünde dön dolaş! 1105
- طوف میکن بر فلک بیپر و بال ** همچو خورشید و چو بدر و چون هلال
- Yürümeye başladın mı ruh gibi ayaksız yürürsün... Çiğneme zahmetine uğramadan yüzlerce yemekler yersin!
- چون روان باشی روان و پای نی ** میخوری صد لوت و لقمهخای نی
- Ne gemine gam timsahı çarpar... Ne ölümden kötüleşirsin!
- نینهنگ غم زند بر کشتیت ** نی پدید آید ز مردم زشتیت
- Sen hem padişahsın, hem asker, hem taht... Sen hem iyi bir bahta nail olursun, hem bizzat baht ve talih kesilirsin!
- هم تو شاه و هم تو لشکر هم تو تخت ** هم تو نیکوبخت باشی هم تو بخت
- Fakat zahirde bahtın iyi olursa, yüce bir sultan olursa ne fayda... Bu baht başkasınındır, bir gün gelir olur, bahtın döner!
- گر تو نیکوبختی و سلطان زفت ** بخت غیر تست روزی بخت رفت