English    Türkçe    فارسی   

4
1303-1327

  • Ben bu ölüyü, bu kana, toprağa karışmış ölüyü ne yapayım, nasıl yok edeyim der miydi?
  • که کجا غایب کنم این کشته را ** این به خون و خاک در آغشته را
  • Bir de gördü ki bir karga, ölü bir kargayı ağzına almış, hemen geldi...
  • دید زاغی زاغ مرده در دهان ** بر گرفته تیز می‌آمد چنان
  • Havadan indi Kaabil’e öğretmek için mezar kazıcılığına başladı. 1305
  • از هوا زیر آمد و شد او به فن ** از پی تعلیم او را گورکن
  • Tırnaklarıyla yerden bir toz kopardı, yeri kazıp hemen hemen ölü kargayı o mezara koydu;
  • پس به چنگال از زمین انگیخت گرد ** زود زاغ مرده را در گور کرد
  • Gömüp üstünü toprakla örttü... bu suretle karga, Allah ilhamı ile bilgi sahibi oldu.
  • دفن کردش پس بپوشیدش به خاک ** زاغ از الهام حق بد علم‌ناک
  • Kaabil, bunu görünce yuh olsun benim aklıma dedi... Bir karga bile bilgide benden üstün!
  • گفت قابیل آه شه بر عقل من ** که بود زاغی ز من افزون به فن
  • Allah, Aklıküll’e “Mazagalbasar” dedi... Fakat cüz’i akıl her yana baka durur.
  • عقل کل را گفت مازاغ البصر ** عقل جزوی می‌کند هر سو نظر
  • Has kişilerin nuru, Mazagalbasar aklıdır... Karga aklıysa ölülere mezar kazma üstadı! 1310
  • عقل مازاغ است نور خاصگان ** عقل زاغ استاد گور مردگان
  • Karga, ardınca uçan canı nihayet mezarlığa götürür!
  • جان که او دنباله‌ی زاغان پرد ** زاغ او را سوی گورستان برد
  • Kendine gel de kargaya benzeyen nefsin ardından koşma... Çünkü o, seni mezarlığa götürür, bağa, bahçeye değil!
  • هین مدو اندر پی نفس چو زاغ ** کو به گورستان برد نه سوی باغ
  • Eğer gideceksen gönül ankasının ardından git... Kafdağına, gönül Mescid-i Aksâ’sına var!
  • گر روی رو در پی عنقای دل ** سوی قاف و مسجد اقصای دل
  • Sevdanla her an, senin Mescid-i Aksa’nda yeni bir ot yeni bir kök bitmede!
  • نوگیاهی هر دم ز سودای تو ** می‌دمد در مسجد اقصای تو
  • Süleyman gibi sen de onlara dikkat et... Onları izle, onların üstüne ret ayağını koyma! 1315
  • تو سلیمان‌وار داد او بده ** پی بر از وی پای رد بر وی منه
  • Çünkü bu durup duran yeryüzünün halini sana çeşit çeşit otlar anlatır.
  • زانک حال این زمین با ثبات ** باز گوید با تو انواع نبات
  • Yerde şeker kamışı mı bitmiş, yoksa alelâde kamış mı? Her biten ot, bittiği yerin halini, kabiliyetini bildirir!
  • در زمین گر نیشکر ور خود نیست ** ترجمان هر زمین نبت ویست
  • Gönülden de fikirler biter, gönlün nebatatı da fikirlerdir. Bu fikirler de gönüldeki sırları gösterir.
  • پس زمین دل که نبتش فکر بود ** فکرها اسرار دل را وا نمود
  • Mecliste bana söz söyletecek adam bulsam çimenlik gibi yüz binlerce gül bitiririm.
  • گر سخن‌کش یابم اندر انجمن ** صد هزاران گل برویم چون چمن
  • Fakat söz söylerken de nefes öldüren bir pezevenk olsa gönüldeki nükteler hırsız gibi kaçar. 1320
  • ور سخن‌کش یابم آن دم زن به مزد ** می‌گریزد نکته‌ها از دل چو دزد
  • Herkesin hareketi kendisini çeken ne yandaysa o taraftadır... Doğru adamın çekişi, yalancının çekişine benzemez.
  • جنبش هر کس به سوی جاذبست ** جذب صدق نه چو جذب کاذبست
  • Gâh sapık bir halde, gâh doğru yolu bulmuş olarak gider durursun... Ne seni sürükleyen ip meydandadır, ne çeken adam!
  • می‌روی گه گمره و گه در رشد ** رشته پیدا نه و آنکت می‌کشد
  • Kör bir deveye benzersin... Boynundaki yular seni yeder durur; fakat sen çekeni gör, yuları değil!
  • اشتر کوری مهار تو رهین ** تو کشش می‌بین مهارت را مبین
  • Çekeni ve yuları görsen senin için bu âlem aldanma yurdu olmazdı.
  • گر شدی محسوس جذاب و مهار ** پس نماندی این جهان دارالغرار
  • Kâfir, köpeğin ardına düşüp gittiğini görseydi güçlü kuvvetli Şeytan’a maskara olur muydu hiç? 1325
  • گبر دیدی کو پی سگ می‌رود ** سخره‌ی دیو ستنبه می‌شود
  • Onun ardına bir namussuz gibi düşer miydi hiç? Hemencecik ayağını çeker, kurtulurdu!
  • در پی او کی شدی مانند حیز ** پی خود را واکشیدی گبر نیز
  • Sığır kasapların ne yapacağını bilseydi hiç onların peşine düşer, dükkâna gider miydi?
  • گاو گر واقف ز قصابان بدی ** کی پی ایشان بدان دکان شدی