English    Türkçe    فارسی   

4
135-159

  • Her türlü yeli onunla mukayese edesin diye sana da bir nefes yeli verdi. 135
  • Lütuf ve kahır yeli olmadıkça söz olmaz... Söz, bir bölük halka baldır, bir bölüğüne zehir!
  • Yelpaze, birisini serinlendirmek için sallanır... Fakat sivrisineklerle karasinekleri de kahretmek içindir!
  • Artık Allah takdirinin yelpazesi, neden mihnetlerle, belâlarla dolu olmasın?
  • Mademki cüz’i olan nefes rüzgârı yahut yelpazenin çıkardığı yel bile ya bir şeyi bozmak, ya bir şeyi düzene koymak için esmekte...
  • Bu şimal rüzgârı, bu seher ve bu batı yeli nasıl olurda lütuftan, ihsandan uzak olur? 140
  • Bir avuç buğdayı gördün mü ambarı düşün, ambarı gör... Anla ki ambardakiler de hep böyle.
  • Gökyüzünün rüzgâr burcundan kopup gelen bütün rüzgârlar da o rüzgârı koparanın yelpazesi olmasa nasıl eser?
  • Ekinciler, ekin devşirme zamanı harman başında Allah’tan rüzgâr istemezler mi?
  • İsterler... Buğdaydan samanı ayırmak, buğdayı ambara koymak yahut kuyulara gömmek için rüzgâr isterler.
  • Rüzgâr gecikti mi hepsinin de Allah’a yalvarmaya başladığını görürsün. 145
  • Doğum zamanı da böyledir... O doğum yeli, o doğum sancısı gelmezse eyvahlar olsun, aman yarabbi seslerini duymaya başlarsın.
  • Rüzgârı onun gönderdiğini bilmeseler yalvarmanın manası mı kalır?
  • Yelkenli gemiye binenler de rüzgâr dilerler, Allah’tan bir uygun yel isterler.
  • Diş ağrısı da yelden olursa yana yakıla tamam bir itikatla Allah’tan o yelin yatışmasını dilersin.
  • Askerler de yalvarıp yakarırlar, Allah’tan, “Ey muradımızı veren Rabbim, sen bize bir zafer rüzgârı ver” diye dua ederler. 150
  • Doğum gecikince, gebenin yakınları, her azizden muska isterler.
  • Hepsi de adamakıllı bilir ki rüzgârı, Âlemlerin Rabbi Allah göndermekte.
  • Zaten her bilen kişi, aklen bilir ki hareket edenin bir hareket ettiricisi vardır.
  • Sen onu gözünle görmüyorsan eserleri görünüyor ya... Onlara bak da anla!
  • Beden de canla hareket eder: fakat canı görmezsin. Görmezsin ama tenin hareketine bak da canı anla! 155
  • Âşık, “Edebe riayet bakımından aptal bile olsam vefada, istekte akıllıyım, anlayışlıyım” dedi.
  • Sevgili dedi ki: “Eğer şu görünen hareket, edebe riayetse artık ötesini sen daha iyi bilirsin!
  • Karısını bir yabancıyla yakalayan sofi
  • Sofinin biri, bir gün eve geldi... Evin bir kapısı vardı, karısı da bir kunduracıyla içerdeydi.
  • Kadın, nefsinin hilelerine uymuş, kunduracıya kul köle kesilmiş, odada adamla buluşmuştu.