- O kadar istekle kim, kötülüğe gider... Böyle oynaya oynaya kim sapıklığa koşar?
- آنچنان خوش کس رود در مکرهی ** کس چنان رقصان دود در گمرهی
- Sana başkaları öğüt verdikçe o işin iyiliğini söyler, belki yirmi erle bu hususta savaşa girişir, yirmi ere karşı ayak direrdin!
- بیست مرده جنگ میکردی در آن ** کت همیدادند پند آن دیگران
- Doğrusu budur... Yol ancak budur... Ve bundan ibarettir; adam olmayandan başka kim beni kınar ki, sersin!
- که صواب اینست و راه اینست و بس ** کی زند طعنه مرا جز هیچکس
- Mecbur olan adam böyle söz söyler mi? Yolsuz olan kişi, böyle savaşır mı? 1400
- کی چنین گوید کسی کو مکر هست ** چون چنین جنگد کسی کو بیرهست
- Nefsin neyi isterse ihtiyarın var, fakat aklının istediği şeyde mecbursun ha!
- هر چه نفست خواست داری اختیار ** هر چه عقلت خواست آری اضطرار
- Bahtı yaver ve talihi kutlu olan bilir ki akıl ve zekâ taslamak iblistendir, aşk Âdem’den!
- داند او کو نیکبخت و محرمست ** زیرکی ز ابلیس و عشق از آدمست
- Akıl ve zekâ denizde yüzgeçliğe benzer... Bundan az kişi kurtulur ve yüzgeçlikte bulunan nihayet gün gelir, gark olur gider!
- زیرکی سباحی آمد در بحار ** کم رهد غرقست او پایان کار
- Yüzgeçliği bırak, kibirden, kinden vazgeç... Bu ırmak değil; denizdir deniz!
- هل سباحت را رها کن کبر و کین ** نیست جیحون نیست جو دریاست این
- Hem de öyle sığınılacak bir yeri olmayan uçsuz bucaksız deniz ki yedi denizi bir saman çöpü gibi kapı verir! 1405
- وانگهان دریای ژرف بیپناه ** در رباید هفت دریا را چو کاه
- Aşk, ileri gidenler için bir gemiye benzer... Gemiye binen kişinin bir afete uğraması nadirdir, çok defa kurtulur.
- عشق چون کشتی بود بهر خواص ** کم بود آفت بود اغلب خلاص
- Aklı zekâyı sat da hayranlığı satın al... Akıl ve zekâ zandır, hayranlıksa bakış görüş!
- زیرکی بفروش و حیرانی بخر ** زیرکی ظنست و حیرانی نظر
- Aklı Mustafa’nın önünde kurban et... Hasbiyallah de, yani Allah’ım bana yeter!
- عقل قربان کن به پیش مصطفی ** حسبی الله گو که اللهام کفی
- Kenan gibi gemiden baş çekme... Ona da zeki aklı bu gururu vermiş aldatmıştı.
- همچو کنعان سر ز کشتی وا مکش ** که غرورش داد نفس زیرکش
- Ben yüce bir dağın üzerine çıkar kurtulurum, neden Nuh’a minnet edeyim? Dedi. 1410
- که برآیم بر سر کوه مشید ** منت نوحم چرا باید کشید
- A akılsız nasıl olurda onun minnetini çekmezsin! Allah bile onun mihnetini çekmekte.
- چون رمى از منتش اى بىرشد ** كه خدا هم منت او مىكشد
- Nasıl olur canımız ona minnettar olmaz! Allah bile ona şükretmede, minnet etmede!
- چون رمی از منتش بر جان ما ** چونک شکر و منتش گوید خدا
- A hasetle dolu mağrur kişi, onun minnetini Allah bile çekiyor!
- تو چه دانی ای غرارهی پر حسد ** منت او را خدا هم میکشد
- Keşke o yüzme öğrenmeseydi de Nuh’a minnet etse, gemiye girmeye tamah etseydi!
- کاشکی او آشنا ناموختی ** تا طمع در نوح و کشتی دوختی
- Keşke çocuk gibi hilelere cahil olsaydı da çocuklar gibi anasına el atsa, anasına sarılsaydı! 1415
- کاش چون طفل از حیل جاهل بدی ** تا چو طفلان چنگ در مادر زدی
- Yahut da nakli bilgi ile az dolu olsaydı da gönlü bir veliden vahiy ilmini kapsaydı!
- یا به علم نقل کم بودی ملی ** علم وحی دل ربودی از ولی
- Böyle bir nur varken kitabı önüne açarsın vahiy ile dinlenen ruhunda seni azarlar!
- با چنین نوری چو پیش آری کتاب ** جان وحی آسای تو آرد عتاب
- Zamanın kutbunun sözüne karşı nakli ilim, bil ki su varken teyemmüm etmeye benzer!
- چون تیمم با وجود آب دان ** علم نقلی با دم قطب زمان
- Kendini aptal yerine koy, ona uy da yürü... Ancak bu aptallıkla kurtulabilirsin!
- خویش ابله کن تبع میرو سپس ** رستگی زین ابلهی یابی و بس
- Babam, insanların padişahı, bunun için “cennetliklerin çoğu aptaldır” dedi. 1420
- اکثر اهل الجنه البله ای پسر ** بهر این گفتست سلطان البشر
- Akıl ve zekâ sana kibir ve gurur verir... Aptal ol da gönlün doğru kalsın!
- زیرکی چون کبر و باد انگیز تست ** ابلهی شو تا بماند دل درست