English    Türkçe    فارسی   

4
1450-1474

  • Gel de sana ayı göstereyim der ama o nursuz pirsiz, ayı hiç görmemiştir ki! 1450
  • که بیا تا ماه بنمایم ترا ** ماه را هرگز ندید آن بی‌صفا
  • Ömrümde ayın aksini suda bile görmemişken nasıl olurda gösterebilirsin a hamhalat, a bön!
  • چون نمایی چون ندیدستی به عمر ** عکس مه در آب هم ای خام غمر
  • Ahmaklar baş oldular da akıllılar başlarını kilime çektiler!
  • احمقان سرور شدستند و ز بیم ** عاقلان سرها کشیده در گلیم
  • Yâ eyyühel Müzemmil’in tefsiri
  • تفسیر یا ایها المزمل
  • Peygambere bu yüzden “Ey kilime bürünen, ey ürküp kaçan, kilimden çık!
  • خواند مزمل نبی را زین سبب ** که برون آ از گلیم ای بوالهرب
  • Kilime baş çekme, yüzünü örtme... Çünkü âlem şaşkın bir beden, sense bu âleme akılsın!
  • سر مکش اندر گلیم و رو مپوش ** که جهان جسمیست سرگردان تو هوش
  • Kendine gel de dâvaya kalkışanlardan arlanıp gizlenme... Çünkü sende vahiy mumunun nurları var! 1455
  • هین مشو پنهان ز ننگ مدعی ** که تو داری شمع وحی شعشعی
  • Kendine gel de geceleri kalk, çünkü ey Peygamber, mum geceleri ayakta durur!
  • هین قم اللیل که شمعی ای همام ** شمع اندر شب بود اندر قیام
  • Senin nurun olmadıkça aydın gün bile gecedir... Sana sığınmadıkça aslan bile Tavşan kesilir!
  • بی‌فروغت روز روشن هم شبست ** بی‌پناهت شیر اسیر ارنبست
  • Ey Mustafa, bu nur denizinde kaptanlık et... Çünkü sen, ikinci Nuh’sun!
  • باش کشتیبان درین بحر صفا ** که تو نوح ثانیی ای مصطفی
  • Akıllılara bir yol gösterici lâzım... Hele yol, deniz yolu olursa!
  • ره شناسی می‌بباید با لباب ** هر رهی را خاصه اندر راه آب
  • Kalk da yolu vurulmuş kervana bak... Her yanda kaptan kesilmiş gül yabanileri gör! 1460
  • خیز بنگر کاروان ره‌زده ** هر طرف غولیست کشتیبان شده
  • Sen, vaktin Hızır’ısın, her geminin imdadına yetişen sensin... Ruhullah gibi yalnız yürümeyi âdet edinme!
  • خضر وقتی غوث هر کشتی توی ** هم‌چو روح‌الله مکن تنها روی
  • Bu topluluğun önünde gökyüzündeki ışık gibisin, güneşe benziyorsun... Bunlardan gizlenmeye, halveti bezemeye kalkışma!
  • پیش این جمعی چو شمع آسمان ** انقطاع و خلوت آری را بمان
  • Halvet zamanı değil topluluğa gel! Ey Peygamber, hidayet, Kaf Dağına benzer, sense Hümasın!
  • وقت خلوت نیست اندر جمع آی ** ای هدی چون کوه قاف و تو همای
  • Dolunay, gökyüzünde geceleri yürür... Köpeklerin sesi yüzünden yürüyüşünü bırakmaz.
  • بدر بر صدر فلک شد شب روان ** سیر را نگذارد از بانگ سگان
  • Kınayanlar, senin dolunayına karşı köpeklere benzerler... Sana karşı ürüyüp dururlar! 1465
  • طاعنان هم‌چون سگان بر بدر تو ** بانگ می‌دارند سوی صدر تو
  • Bu köpekler, “Susun, dinleyin” emrine karşı sağırdırlar... Ahmaklıklarından senin dolunayına karşı hav havlayıp durmaktalar!
  • این سگان کرند از امر انصتوا ** از سفه و عوع کنان بر بدر تو
  • Ey şifa, hastayı terk etme... Ey şifa hastayı terk etme... Sağıra kızıp körün sopasını bırakma!
  • هین بمگذار ای شفا رنجور را ** تو ز خشم کر عصای کور را
  • Sen demedin mi ki “Körü, yolda tutup yeden Allah’tan yüzlerce ecir alır, yüzlerce sevaba girer!
  • نه تو گفتی قاید اعمی به راه ** صد ثواب و اجر یابد از اله
  • Kim bir körü kırk adım yederse günahları bağışlanır, doğru yolu bulur!”
  • هر که او چل گام کوری را کشد ** گشت آمرزیده و یابد رشد
  • eksik 1470
  • پس بکش تو زین جهان بی‌قرار ** جوق کوران را قطار اندر قطار
  • Doğru yolu gösterenin işi budur; sen de doğru yolu gösterensin... Ahir zamanın yasına neşesin sen!
  • کار هادی این بود تو هادیی ** ماتم آخر زمان را شادیی
  • Ey takva sahiplerinin imamı, bu hayallere kapılanları, yakîn makamına kadar götür!
  • هین روان کن ای امام المتقین ** این خیال‌اندیشگان را تا یقین
  • Kim gönlünden sana karşı bir hile, bir düzen düşünürse onun boynunu ben vururum, sen tasalanma, neşelen, neşeli neşeli yürü!
  • هر که در مکر تو دارد دل گرو ** گردنش را من زنم تو شاد رو
  • Onun körlüğüne körlükler katarım... O, şeker sanır ama ben ona zehir veririm!
  • بر سر کوریش کوریها نهم ** او شکر پندارد و زهرش دهم