English    Türkçe    فارسی   

4
1638-1662

  • Haman’ın canı Kıpti’ye çeker, Âdem’in midesi buğdayla suyu!
  • (eksik)
  • 1640.Karanlık yüzünden birisini tanıyamadın mı, kendisine kimi imam edinmiş, kime uymuş... Bak, ne olduğunu anlarsın! 1640
  • Arifin Allah nurundan gıdası vardır. “Ben Rabi’me konuk olurum, O beni doyurur ve suvarır” denmiştir. “Açlık, Allah yemeğidir. Allah, doğruların bedenlerini onunla diriltir” hadisi de vardır ki açlıkta adama Allah yemeği gelir demektir.
  • Her yavru, anasının ardından gider... Bununla da cinsiyet anlaşılır.
  • Âdemoğluna süt, göğüsten gelir, eşeğin sütü de bedeninin yarısından, aşağılık tarafından akar.
  • Adalet taksimcidir, bölüşülecek şeyleri o bölüştürür... Fakat şaşılacak şey şu ki bunda ne cebir vardır ne de zulüm!
  • Cebir olsaydı pişmanlık olur muydu? Zulüm olsaydı Allah’ın koruması olur muydu?
  • Gün geçti, ders yarına kaldı... Sırrımız hiç güne sığar mı ki? 1645
  • Ey kötü kişinin yaltaklanmasına inanan, sözleri doğru sayan,
  • Sen su habbelerinden bir kubbe yapmışsın ama o öyle bir çadır ki ipleri pek kuvvetsiz,
  • Hile yıldırıma benzer... Onun ışığıyla yolcuların, yolu görmelerine imkân yok!
  • Bu âlemde de bir şey yok, bu âlemdekilerde de! Her ikisi de vefasızlıkta aynı gönle sahip!
  • Dünyanın oğlu dünya gibi vefasız... Sana yüz tutar ama o, yüz değildir, arkadır! 1650
  • Fakat o cihanın ehli, o cihan gibi ebedi olarak ihsan ve keremdeki ahitlerinde, Peymanlarında dururlar!
  • Hiç iki peygamberin birbirine zıt olduğunu, birbirlerinin mucizesini kapıp aldığını gördün mü?
  • O âlemin meyvesi solar, bozulur mu? Akla mensup neşe kederlenmez ki!
  • Nefis, ahdinde durmaz; o yüzden gebertilecek bir şeydir ya! Kendisi de alçaktır, kıblegâhı da alçaktır.
  • Nefislere de bu alçaklar topluluğu lâyıktır... Ölüye mezarın, kefenin layık olduğu gibi! 1655
  • Zekidir, ince şeyleri bilir... Bilir ama değil mi ki kıblesi dünyadır, onu ölü bil sen!
  • Allah’ın vahiy suyu bu ölüye ispat etti de ölü topraktan bir diri zuhur etti.
  • Fakat sen vahiy gelmedikçe sakın o yüzüne sürdüğün ömrü uzun olasıca kırmızılığa güvenip aldanma, gururlanma ha!
  • Nazardan düşücü olmayan bir ses, bir şöhret... Batmayan bir güneşe mensup parlaklık ara!
  • O ince hünerler, o dedikodular, Firavun’un kavmine benzer, ecel Nil nehrine! 1660
  • Onları parlaklığı kemerleri, sayvanları ve büyüleri, halkı boyunlarından zorla çeker ama
  • Hepsini de büyücülerin büyüsü bil... Ölümse ejderha haline gelen o sopadır.