English    Türkçe    فارسی   

4
1808-1832

  • O, havanın soğukluğundan meydana gelir... Yoksa testinin içinden dışarı su sızmaz!
  • Koku getiren rüzgâr, onu su haline getirmiştir... İşte onun gibi su da Bayezid’e halis şarap haline gelmişti!
  • Bayezid’de sarhoşluk eseri görününce bir müridi ona gelip 1810
  • Sordu: “Beş duyguyla altı cihetten dışarı olan şu hoş hal nedir?
  • Yüzün gâh kızarmakta, gâh ağarmakta... Bu ne hal, bu ne müjde?
  • Koklayıp duruyorsun ama görünürde gül yok, şüphesiz bu, gayb âleminden, hakikî güllerin açtığı gül bahçesinden.
  • Ey her kendini tanıyan, bilen kişinin muradı ve maksadı olan er, her an sana gayb âleminden bir haber, bir mektup gelmekte,
  • Her an Yakup gibi sana da bir Yusuf’tan şifa kokusu erişmekte. 1815
  • Bize de o testiden bir katra dök... Bize de o gül bahçesinden bir kokucuk anlat!
  • Biz buna alışmamışız ey yüce ve güzel er... Bizim dudağımız kuru, sen bu şarabı yalnızca içiyorsun!
  • Ey, çevik er, ey gökyüzünü dönüp dolaşan er, içtiğin şaraptan bize de bir yudumcuk sun!
  • Bu zamanda meclisin beyi sensin, senden başkası değil... Bize de bak!
  • Bu şarap, gizlice içilir mi ki? Şarap, muhakkak adamı rezil, rüsvay eder! 1820
  • Kokusunu gizlesen bile sarhoş gözlerini ne yapacaksın ki?
  • Zaten bu koku, âlemde yüz binlerce perde altında gizlenebilecek bir koku değil ki!
  • O keskin kokuyla ovalar, çöller doldu... Hatta ova da nedir ki? O koku, dokuz feleği bile geçti!
  • Bu şarabın bulunduğu testinin başını balçıkla örtme... Zaten bu öyle bir açıkta şarap ki örtülmesine imkan yok!
  • Ey sırlar bilen sır söyleyici, seni avlayanı lütfet, söyle! 1825
  • Bayezıd dedi ki: “Şaşılacak bir koku geldi bana... Peygambere Yemen’den gelen koku gibi!
  • Muhammet demiştir ki. Seher yelinin eliyle bana Yemen’den Allah kokusu gelmekte.
  • Vise’nin ruhuna Rahim’in kokusu geldiği gibi Üveys’ten de Allah kokusu geliyor.
  • Üveys’ten, Karen kabilesinden garip bir koku geldi de Peygamberi sarhoş etti, neşelendirdi!
  • Üveys kendinden geçmiş, yere mensupken göklere mensup olmuştu! 1830
  • Heliyle, şekerle karışmış, halli hamur olmuş, acı tadı kalmamıştı artık!
  • Heliyle, varlığından tamamıyla geçmişti... Yalnız heliyle şeklindeydi ama lezzeti kalmamıştı ki!”