English    Türkçe    فارسی   

4
1909-1933

  • O ulu Peygamber, tacını sekiz kere eğriltti; her defasında taç, başında doğruldu.
  • Taç, dile geldi de ey padişah, nazlan dedi... Kanadından mademki tozu, toprağı silktin; uç! 1910
  • Bana izin yok ki bundan ileriye geçeyim... Bu sırrın gayb perdelerini yırtayım!
  • Elini sen ağzıma koy da kapat... Ağzım, beğenilmeyen şeyler söylemesin!
  • Hâsılı sana ne dert gelirse başkasına kabahat bulma; kendine bak!
  • Dostum, bu iş başkasından oldu sanma... o kölenin uğraştığı gibi uğraşıp durma!
  • Köle, gâh elçiyle, mutfak eminiyle uğraşıp savaşmasaydı... Gâh cömert padişaha kızmadaydı. 1915
  • Tıpkı Firavun gibi... Hani o da Musa’yı bırakmıştı da halkın yavrucaklarının başlarını kestiriyordu.
  • Hâlbuki düşman, o kör gönüllünün evindeydi... Oysa başka çocukların başlarını kopartıp duruyordu!
  • Sen de dış âleminde başkalarıyla kötü oluyorsun da içten kötü nefsinle uzlaşıyorsun.
  • Düşmanın o... fakat sen ona şeker vermedesin... Dışarıdan da herkesi töhmetli tutmadasın!
  • Sen Firavun gibi körsün, kör gönüllüsün... Düşmanla iyisin de suçsuzları aşağılatmadasın. 1920
  • A firavun, niceye dek suçsuzları öldürecek, asıl suçlu olan nefsini hoş tutacaksın?
  • Firavun’un aklı, padişahların aklından üstündü ama Allah hükmü onu akılsız ve kör etmişti!
  • Bir adamın can gözünü, can kulağını Allah kapattı mı o adam Eflatun olsa hayvanlaşır!
  • Hâsılı Bayezit hakkındaki gayb hükmü nasıl zuhur ettiyse Allah hükmü levh üstünde (çaresiz) zuhur eder.
  • Allah razı olsun Şeyh Ebulhasan’ın Ebuyezid’in kendisinden ve ahvalinden haber verdiğini duyması
  • Ebulhasan, Bayezid’in buyurduğu gibi zuhur etti... Ve bunu adamlarından duydu. 1925
  • Bayezid, Hasan benim dervişim ve ümmetim olur... Her sabah benim mezarımda benden ders alır demişti.
  • Kendisi de dedi ki: ben de Şeyh’i rüyamda gördüm... Ruhundan bu sözü duydum.
  • Her sabah, onun mezarına yüz tutar, ta kuşluk çağına kadar huzurunda dururdu.
  • Ya bir şeyhin huzuruna gider gibi o mezarın başına gelir yahut da sözsüz müşkülleri hallolurdu.
  • 1930.Nihayet yine bir gün kutlulukla o mezarın başına geldi... Yeni kar yağmıştı, mezarlar karla örtülmüştü. 1930
  • Mezarın üstünde kat kat karların bayrak gibi yüceldiğini, kubbe kubbe yığıldığını görünce gamlandı.
  • O diri Şeyh’in mezarından ses geldi. Ben buradayım, bana gel diye seni çağırıp duruyorum.
  • Kendine gel... Sesime koş; bu yana seğirt! Âlem karla dolsa da sen, benden yüz çevirme!