- Yüz binlerce göze ses duyma kabiliyeti verilmemiştir; hiçbir gözün ses duymadan haberi yoktur.
- صد هزاران چشم را آن راه نیست ** هیچ چشمی از سماع آگاه نیست
- Böylece her duyguyu birer birer say... Her biri, öbürünün işini göremez!
- همچنین هر حس یک یک میشمر ** هر یکی معزول از آن کار دگر
- Beş tane dış, beş tane de iç duygusu... Hepsi on tane duygu, ayakta saf kurmuştur.
- پنج حس ظاهر و پنج اندرون ** ده صفاند اندر قیام الصافون
- Din safından baş çeken giden, gider, en son safa katılır!
- هر کسی کو از صف دین سرکشست ** میرود سوی صفی کان واپسست
- Sen, gülün sözünü terk etme... Söyleye dur! Bu söz pek büyük bir kimyadır. 2025
- تو ز گفتار تعالوا کم مکن ** کیمیای بس شگرفست این سخن
- Bir bakır senin sözünden nefret eder, kaçmaya kalkışırsa yine sen kimyayı ondan esirgeme!
- گر مسی گردد ز گفتارت نفیر ** کیمیا را هیچ از وی وام گیر
- Büyücü nefesi şimdi, bu söze uymadıysa sözün, belki sonunda ona tesir eder, bir fayda verir.
- این زمان گر بست نفس ساحرش ** گفت تو سودش کند در آخرش
- Oğul, gelin de gelin... Sizi Allah esenlik yurduna çağırmada!
- قل تعالوا قل تعالوا ای غلام ** هین که ان الله یدعوا للسلام
- Hocam, benliği bırak, başbuğ olma sevdasından vazgeç! Bir başbuğ ara, ona uy... Başbuğ olmaya pek özenme!
- خواجه باز آ از منی و از سری ** سروری جو کم طلب کن سروری
- Birisinin, Peygamber’e Huzeyl kabilesinden olan genci başbuğ yaptığından dolayı itirazda bulunması
- اعتراض کردن معترضی بر رسول علیهالسلام بر امیر کردن آن هذیلی
- Peygamber, Allah yardımına nail olan askerine Huzeyl kabilesinden olan o genci başbuğ yapınca, 2030
- چون پیمبر سروری کرد از هذیل ** از برای لشکر منصور خیل
- Bir herzevekil, hasedinden dayanamadı... İtiraza bunu kabul edemeyiz bayrağını kaldırmaya kalkıştı.
- بوالفضولی از حسد طاقت نداشت ** اعتراض و لانسلم بر فراشت
- Halka bak hele... Bunlar karanlık âlemindendir... Geçici bir matah için nasıl geçici bir hale düşer, nasıl itiraza kalkışırlar!
- خلق را بنگر که چون ظلمانیاند ** در متاع فانیی چون فانیاند
- Ululuk yüzünden hepsi dağınıklığa düşmüşler, canlarını vermişler, ölü bir hale gelmişlerdir. Fakat savaşta, diridir onlar!
- از تکبر جمله اندر تفرقه ** مرده از جان زندهاند از مخرقه
- Şaşılacak şey şu: Zindanın anahtarı, bu çeşit adamın elindedir de yine kendisi zindanda mahpustur!
- این عجب که جان به زندان اندرست ** وانگهی مفتاح زندانش به دست
- O genç tepeden tırnağa kadar pisliğe batmıştır... Fakat akarsu, eteğine dokunup akmaktadır! 2035
- پای تا سر غرق سرگین آن جوان ** میزند بر دامنش جوی روان
- Dilediği ile daima yan yanadır da yine de bir dayanacak, huzur bulacak kişinin yanına varabilsem diye ne sabrı vardır, ne kararı!
- دایما پهلو به پهلو بیقرار ** پهلوی آرامگاه و پشتدار
- Nur gizlidir... Arayıp sormak, gizliliğine şahit. Fakat gönül, saçma sözlerden kurtuluş dilemez ki!
- نور پنهانست و جست و جو گواه ** کز گزافه دل نمیجوید پناه
- Fakat dünya zindanında bir kurtuluş yeri olmasaydı gönül ne sıkılırdı, ne de halâs olmayı araştırır, isterdi!
- گر نبودی حبس دنیا را مناص ** نه بدی وحشت نه دل جستی خلاص
- Sıkılıp üzülmen, seni bir memur gibi “Hadi ey sapık, ey yolsuz... Bir doğru yol ara” diye çekip çekiştirmededir...
- وحشتت همچون موکل میکشد ** که بجو ای ضال منهاج رشد
- Doğru yol vardır... Fakat pusuda gizlidir. Bulmak için durmadan, dinlenmeden delicesine aramak gerek; böyle arayan bulur! 2040
- هست منهاج و نهان در مکمنست ** یافتش رهن گزافه جستنست
- Dağınıklık, pusuda topluluğu arar... Sen hemen bu isteyende istenenin yüzünü gör!
- تفرقهجویان جمع اندر کمین ** تو درین طالب رخ مطلوب بین
- Bağdaki cansız mahsulat, köklerinden sürmüş, yetişmiştir... Onlara diriliği vereni anla!
- مردگان باغ برجسته ز بن ** کان دهندهی زندگی را فهم کن
- Hiç müjde verecek biri olmasaydı bu zindandakilerin gözleri, hep kapıya dikilir, kalır mıydı?
- چشم این زندانیان هر دم به در ** کی بدی گر نیستی کس مژدهور
- Irmak olmasaydı yüz binlerce ırmağa batıp ıslanan olur muydu?
- صد هزار آلودگان آبجو ** کی بدندی گر نبودی آب جو
- 2045.Yanını yere koyup yatamıyor, rahatsız oluyorsun... Bil ki evde bir yatağın, yorganın var! 2045
- بر زمین پهلوت را آرام نیست ** دان که در خانه لحاف و بستریست