English    Türkçe    فارسی   

4
2059-2083

  • Örnek istiyorsan Cafer’e bak! Allah, ona elinin, ayağının yerine iki kanat verdi!
  • Altını bırak... Bu söz örtülüdür, gönlüm cıva gibi ıstıraplara düştü! 2060
  • İçimizden güzel sözlü, güzel sesli yüzlerce sükût, elini ağzına komada, yeter artık demede!
  • Sükût denizdir, söylemek ırmağa benzer... Deniz seni aramada, sen ırmağı arama!
  • Denizin işaretlerinden baş çevirme... Sözü bitir doğrusunu Allah daha iyi bilir!
  • O edepsiz, Peygamberin huzurunda o soğuk dudaklarından sözler çıkarmada, böylece söylenip durmadaydı.
  • O bihaber, söz fırsatını bulmuştu, boyuna söylenip duruyordu... Zaten haber de görüşe göre saçma sapan bir şeydir! 2065
  • Bu haberler, hep görüş yerine geçer, görüş olmayınca habere ehemmiyet verilir... Göz önünde olandan haber verilmez; göz önünde olmayandan haber verilir!
  • Birisi görüş makamına vardı mı artık bu haberlerin onca hiçbir değeri yoktur.
  • Sevgiliye ulaştın, onunla düşüp kalkmaya başladın mı kılavuzları affet artık!
  • Çocukluktan geçip adam olan kişiye mektup da soğuk gelir, kılavuzluk eden kadın da!
  • Mektubu okusa bile bilmeyenlere öğretmek için okur... Söz söylerse bile anlatmak için söyler! 2070
  • Gözlüler önünde haberden bahsetmek hatadır... Çünkü bu bahis bizim gafil olduğumuza noksanlığımıza delâlet eder.
  • Gözlünün önünde susmak, sana fayda verir. “Kuran okunurken susun, dinleyin” emri, bu yüzden gelmiştir.
  • Can gözü açık olan kâmil, sana söyle derse güzelce, edeplice söyle, sözü uzatma!
  • Uzat diye emrederse yine emre uy, utanarak söyle!
  • Nitekim şimdi ben de bu güzelim Mesnevi’yi yazarken öyle yapıyorum ey Hak Ziyası Hüsamettin! 2075
  • Akıllı davranıp kısa kesmeye kalkıştım mı, o beni yüz çeşit vesileyle söyletmeye kalkışır.
  • A ululuk ıssı Allah’ın ışığı Hüsamettin, görüyorsun mademki; sözden ne istersin ki?
  • Bu herhalde fazla iştahtan olacak... Hani şair de “Bana hep şarap sun, hem de işte bu, şaraptır” da demiştir ya!
  • Şu anda onun kadehi, senin ağzında... Fakat kulak da kulağın nasibini ver, diyor!
  • Ey kulak, senin nasibin hararetlenip kızarmaktır... İşte hararet, işte sarhoşluk! Fakat kulak, ben bundan daha fazlasını istiyorum, harisim ben demekte! 2080
  • Mustafa aleyhisselâm’ın itiraz edene cevap vermesi
  • Şeker huylu Mustafa’nın huzurunda o Arap, sözü haddinden aşırınca,
  • O “Vecnecmi” padişahı, “Abese” sultanı, o soğuk nefesiyle “Sözün kâfi artık” diye dudağını ısırdı.
  • Söylemesin diye elini ağzına koydu... Gizlileri bilen kişinin yanında nice bir söyleyip duracaksın?