- Çünkü kendinden gecen fânidir, kurtulmuştur... Ebedi olarak emniyet bucağında oturur.
- زانک بیخود فانی است و آمنست ** تا ابد در آمنی او ساکنست
- Sureti fânidir; o bir ayna kesilmiştir... O aynada başkalarının yüzünden gayrı bir şey görünmez. 2140
- نقش او فانی و او شد آینه ** غیر نقش روی غیر آن جای نه
- Tuh der tükürürsen kendi yüzüne tükürmüş olursun... Aynaya vurursan yine kendine vurursun.
- گر کنی تف سوی روی خود کنی ** ور زنی بر آینه بر خود زنی
- Orada çirkin bir surat görürsen gördüğünde sensin... İsa ve Meryem’i görürsen yine gördüklerin senden ibarettir.
- ور ببینی روی زشت آن هم توی ** ور ببینی عیسی و مریم توی
- O ne budur, ne o... her şeyden arı durudur... Yalnız senin önüne senin suretini kor.
- او نه اینست و نه آن او ساده است ** نقش تو در پیش تو بنهاده است
- Söz buraya gelince dudak yumuldu... Kalem buraya gelince kırıldı, durdu!
- چون رسید اینجا سخن لب در ببست ** چون رسید اینجا قلم درهم شکست
- Fasahat el verdi ama dudağını yum, sus; Allah, doğruyu daha iyi bilir! 2145
- لب ببند ار چه فصاحت دست داد ** دم مزن والله اعلم بالرشاد
- Ey daimi sarhoş, sen dam kenarındasın... Ya otur, ya aşağıya in vesselam!
- برکنار بامی ای مست مدام ** پست بنشین یا فرود آ والسلام
- Ne vakit muradına erersen o hoş zaman dam kıyısına gelişindir, böyle bil bunu.
- هر زمانی که شدی تو کامران ** آن دم خوش را کنار بام دان
- İyi zamanda kork... O zamanı define gibi sakla, açığa vurma.
- بر زمان خوش هراسان باش تو ** همچو گنجش خفیه کن نه فاش تو
- Açığa vurma da sevgiye ansızın bir bela gelip çatmasın... Kendine gel de o gizlilik yerinde korka korka yürü.
- تا نیاید بر ولا ناگه بلا ** ترس ترسان رو در آن مکمن هلا
- Neşeli zamanda neşenin geçip gitmesinden korkarsın... İşte bu, gayp damından canın göçüp gitmesidir. 2150
- ترس جان در وقت شادی از زوال ** زان کنار بام غیبست ارتحال
- Sır damının kenarını, sen görmüyorsun ruh görüyor da tir tir titriyor.
- گر نمیبینی کنار بام راز ** روح میبیند که هستش اهتزاز
- Ansızın gelip çatan her belâ, neşe damının korkuluğu kıyısında gelip çatmıştır.
- هر نکالی ناگهان کان آمدست ** بر کنار کنگرهی شادی بدست
- İnsan, damın kenarında olmadıkça düşmez Nuh ve Lût kavimlerine bak da ibret al.
- جز کنار بام خود نبود سقوط ** اعتبار از قوم نوح و قوم لوط
- O boşboğazın Rasul aleyhisselâm huzurunda fasih söz söylemesinin ve çok konuşmasının sebebi
- بیان سبب فصاحت و بسیارگویی آن فضول به خدمت رسول علیهالسلام
- Peygamber’in hadsiz sarhoşluğundan o aptala bir ışık vurmuş, onu neşelendirmiş, sarhoş etmişti.
- پرتو مستی بیحد نبی ** چون بزد هم مست و خوش گشت آن غبی
- Neşesinden çok konuşmaya başladı. Sarhoş, ebedi bırakır, baş aşağı düşer! 2155
- لاجرم بسیارگو شد از نشاط ** مست ادب بگذاشت آمد در خباط
- Fakat her yerde kendinden geçen, kötülük etmez... Şarap zaten edepsiz olanı edepsiz eder.
- نه همه جا بیخودی شر میکند ** بیادب را می چنانتر میکند
- Şarap içen akıllıysa daha ziyade akıllı olur... Kötü huylu ise büsbütün berbat bir hale gelir.
- گر بود عاقل نکو فر میشود ** ور بود بدخوی بتر میشود
- Fakat insanların çoğu kötü ve ahlâksız olduğundan şarabı herkese haram ettiler.
- لیک اغلب چون بدند و ناپسند ** بر همه می را محرم کردهاند
- Rasul aleyhisselâm’ın Huzeyl kabilesine mensup olan genci ihtiyarlara, tecrübelilere üstün tutup seçmesinde ve başbuğ yapmasındaki sebep
- بیان رسول علیه السلام سبب تفضیل و اختیار کردن او آن هذیلی را به امیری و سرلشکری بر پیران و کاردیدگان
- Hüküm üstünündür halkın çoğu da kötüdür; bu yüzden kılıcı yol kesicilerin elinden aldılar.
- حکم اغلب راست چون غالب بدند ** تیغ را از دست رهزن بستدند
- Peygamber dedi ki: Ey işin dış yüzünü gören, sen onu genç ve hünersiz görme. 2160
- گفت پیغامبر کای ظاهرنگر ** تو مبین او را جوان و بیهنر
- Nice kara sakallı ihtiyarlar vardır... Nice de gönülleri, zift gibi kapkara aksakallılar.
- ای بسا ریش سیاه و مردت پیر ** ای بسا ریش سپید و دل چو قیر
- Onun aklını defalarca denedim... O genç işlerde ihtiyarlık etti.
- عقل او را آزمودم بارها ** کرد پیری آن جوان در کارها
- İhtiyar, akıl ihtiyarıdır oğlum... Saçın, sakalın ağarmasıyla adam, adam olmaz.
- پیر پیر عقل باشد ای پسر ** نه سپیدی موی اندر ریش و سر