- Âşıklar, bakılmaması lazım gelen yere bakarlar da o yüzden dertlenirler, o dert sebebiyle de ağlarlar, inlerler.
- عاشقان از درد زان نالیدهاند ** که نظر ناجایگه مالیدهاند
- O ceylanı çobansız, o esiri ucuz sanırlar. 230
- بیشبان دانستهاند آن ظبی را ** رایگان دانستهاند آن سبی را
- Nihayet “Gözcüsü, bekçisi benim... Az bak!” diye bir bakış okudur gelir, ciğerlerine saplanır!
- تا ز غمزه تیر آمد بر جگر ** که منم حارس گزافه کم نگر
- Ben, bir kuzudan da, keçiden de aşağı mıyım ki ardımda gözcüm, bekçim olmasın?
- کی کم از بره کم از بزغالهام ** که نباشد حارس از دنبالهام
- Öyle bir bekçim var ki saltanat, ona yaraşır... Bana nasıl bir yel esmekte? O bilir!
- حارسی دارم که ملکش میسزد ** داند او بادی که آن بر من وزد
- O yel soğuk mudur, sıcak mı? O bilen Allah, gafil değildir... Bilir a kötü kişi!
- سرد بود آن باد یا گرم آن علیم ** نیست غافل نیست غایب ای سقیم
- Fakat şehvete mensup olan nefis, Hak’tan sağırdır, kördür. Ben de senin körlüğünü ta uzaktan gördüm. 235
- نفس شهوانی ز حق کرست و کور ** من به دل کوریت میدیدم ز دور
- Onun için sekiz yıldır hiç seni sormadım... Çünkü seni bilgisizlikle kat kat dolu gördüm ben.
- هشت سالت زان نپرسیدم به هیچ ** که پرت دیدم ز جهل پیچ پیچ
- Külhandaki adama nasılsın diye neye sorayım? Nasıl olacak; baş aşağı bir halde işte!
- خود چه پرسم آنک او باشد بتون ** که تو چونی چون بود او سرنگون
- Dünya külhana benzer, takva da hamama
- مثال دنیا چون گولخن و تقوی چون حمام
- Dünya şehveti, külhana benzer. Takva hamamı da onunla aydınlanır.
- شهوت دنیا مثال گلخنست ** که ازو حمام تقوی روشنست
- Fakat takva sahipleri bu külhanda safa ve zevk içindedirler... Çünkü onlar, hamama girmiş, yunup arınmışlardır.
- لیک قسم متقی زین تون صفاست ** زانک در گرمابه است و در نقاست
- Zenginlerse hamamdakileri ısıtmak için tezek taşıyanlara benzerler. 240
- اغنیا مانندهی سرگینکشان ** بهر آتش کردن گرمابهبان
- Allah, hamam ısınsın, tavlansın diye onlara bir hırs vermiştir.
- اندریشان حرص بنهاده خدا ** تا بود گرمابه گرم و با نوا
- Bu külhandan vazgeç de hamama git... Külhanı terk etmek, bil ki hamama girmenin ta kendisidir.
- ترک این تون گوی و در گرمابه ران ** ترک تون را عین آن گرمابه دان
- Külhanda kalan dünya şehvetine sabreden, dünyadan el etek çeken kişiye hizmetçi mesabesindedir.
- هر که در تونست او چون خادمست ** مر ورا که صابرست و حازمست
- Hamamda olan, yüzünden, yüzünün temizliğinden, güzelliğinden anlaşılır.
- هر که در حمام شد سیمای او ** هست پیدا بر رخ زیبای او
- Külhandakiler de yüzlerindeki ve elbiselerindeki duman, is ve tozdan belli olurlar. 245
- تونیان را نیز سیما آشکار ** از لباس و از دخان و از غبار
- Yüzünü görmezsen kokusuna dikkat et... Koku, her köre sopa gibidir!
- ور نبینی روش بویش را بگیر ** بو عصا آمد برای هر ضریر
- Kokusunu da alamadıysan onu konuştur; yeni sözden eski sırrı anla!
- ور نداری بو در آرش در سخن ** از حدیث نو بدان راز کهن
- Altın babası külhancı der ki: Bugün akşama kadar tam yirmi küfe tezek taşıdım.
- پس بگوید تونیی صاحب ذهب ** بیست سله چرک بردم تا به شب
- Bunun gibi senin hırsın da, bu dünyada ateşe benzer... Her alevi, yüzlerce ağız açmıştır!
- حرص تو چون آتشست اندر جهان ** باز کرده هر زبانه صد دهان
- 250.Gerçi tezek, ateşi alevler, kuvvetlendirir ama akla göre bu altın, hiç de hoşa gitmeyen fışkıdır, tezektir. 250
- پیش عقل این زر چو سرگین ناخوشست ** گرچه چون سرگین فروغ آتشست
- Ateşten dem vuran güneş, yaş fışkıyı ateşe atılmaya değer bir hale getirir.
- آفتابی که دم از آتش زند ** چرک تر را لایق آتش کند
- İşte bunun gibi hırs külhanı yüzlerce kıvılcımla kıvılcımlansın, alevlensin diye o taşı altın haline getiren de yine güneştir.
- آفتاب آن سنگ را هم کرد زر ** تا بتون حرص افتد صد شرر
- Mal topladım diyen ne diyor yani? Bu kadar fışkı, bu kadar tezek getirdim diyor!
- آنک گوید مال گرد آوردهام ** چیست یعنی چرک چندین بردهام