- Asıl mensup olduğum topraktır; su ve balçıktır... Allah suya toprağa canla gönül vermiştir.
- نسبت اصلم ز خاک و آب و گل ** آب و گل را داد یزدان جان و دل
- Bu toprak bedenimin dönüp gideceği yer de yine topraktır... Senin gideceğin yer de topraktır a mağrur.
- مرجع این جسم خاکم هم به خاک ** مرجع تو هم به خاک ای سهمناک
- Bizim de bütün serkeşlerin de aslı topraktır. Hepimiz topraktanız... Buna da yüz türlü nişane var. 2315
- اصل ما و اصل جمله سرکشان ** هست از خاکی و آن را صد نشان
- Bedenine topraktan yardım gelmededir... Boynun topraktan biten gıdalarla düzelip kalınlaşmadadır.
- که مدد از خاک میگیرد تنت ** از غذایی خاک پیچد گردنت
- Can gitti mi beden o korkunç, mezar da toprak olur gider.
- چون رود جان میشود او باز خاک ** اندر آن گور مخوف سهمناک
- Sen de, biz de, sana benzeyenlerde hep toprak olurlar... Senin mevkiin rütben de kalmaz.
- هم تو و هم ما و هم اشباه تو ** خاک گردند و نماند جاه تو
- Firavun dedi ki: Bundan, bu soydan başka bir adın daha var senin... Sana ne ad daha âlâ yaraşır.
- گفت غیر این نسب نامیت هست ** مر ترا آن نام خود اولیترست
- Firavunun kulu kullarının kulu... Bedeni, canı, önce onun nimetleriyle beslenip yetişen kul. 2320
- بندهی فرعون و بندهی بندگانش ** که ازو پرورد اول جسم و جانش
- Âsi, azgın ve pek zalim kul... Kötü işi yüzünden yurttan kaçan kul.
- بندهی یاغی طاغی ظلوم ** زین وطن بگریخته از فعل شوم
- Kanlı katil, gaddar, hak bilmez kul... Artık sen bu sıfatlara bak da var kıyas et nesin?
- خونی و غداری و حقناشناس ** هم برین اوصاف خود میکن قیاس
- Gariplikte hor, yoksul, çıplak bir kul, öyle bir kul ki ne bizim hakkımızı tanır, ne bize şükreder.
- در غریبی خوار و درویش و خلق ** که ندانستی سپاس ما و حق
- Musa şöyle cevap verdi: Haşa... O padişaha, padişahlıkta kimse şerik olamaz.
- گفت حاشا که بود با آن ملیک ** در خداوندی کسی دیگر شریک
- Mülk ve devlette tektir, eşi yok. Kullarına ondan başka başbuğ yoktur. 2325
- واحد اندر ملک او را یار نی ** بندگانش را جز او سالار نی
- Halkına ondan başka kimse sahip değildir. helâke düşmüş kişiden başka kimse ona şeriklik davasına kalkışamaz.
- نیست خلقش را دگر کس مالکی ** شرکتش دعوی کند جز هالکی
- Beni nakşeden, bana bu sureti veren odur; nakkaşım odur benim... Başkası bu dâvaya kalkışırsa zalimdir.
- نقش او کردست و نقاش من اوست ** غیر اگر دعوی کند او ظلمجوست
- Sen benim kaşımı bile yaratmaya kadir değilsin... Böyleyken nasıl olur da beni yarattığını söyleyebilirsin?
- تو نتوانی ابروی من ساختن ** چون توانی جان من بشناختن
- Asıl o gaddar, o azgın sensin ki Allah’a şerik olmak davasına düşmüşsün.
- بلک آن غدار و آن طاغی توی ** که کنی با حق دعوی دوی
- Ben bir kötü kişiyi öldürdüysem ne nefsime uyduğumdan öldürdüm, ne de eğlence için! 2330
- گر بکشتم من عوانی را به سهو ** نه برای نفس کشتم نه به لهو
- Ben bir yumruk indirdim o da derhal ölüverdi... Zaten canı yoktu can verdi geberdi gitti.
- من زدم مشتی و ناگاه اوفتاد ** آنک جانش خود نبد جانی بداد
- Ben bir köpek öldürdüm... Fakat sen peygamber oğullarını, yüz binlerce suçsuz, ziyansız çocukları öldürdün ya!
- من سگی کشتم تو مرسلزادگان ** صدهزاران طفل بیجرم و زیان
- Onları öldürdün; hepsinin kanı senin boynundadır... Bakalım hele, bu kan içmeden başına neler gelecek?
- کشتهای و خونشان در گردنت ** تا چه آید بر تو زین خون خوردنت
- Yakup soyunu öldürdün... Maksadın da hep beni öldürmekti, bunu umuyor, bunu istiyordun sen!
- کشتهای ذریت یعقوب را ** بر امید قتل من مطلوب را
- Allah, seni kör etti de beni seçti... Nefsinin pişirip kotardığı hile, baş aşağı geldi. 2335
- کوری تو حق مرا خود برگزید ** سرنگون شد آنچ نفست میپزید
- Firavun dedi ki: Bunları bırak hele... Şüphesiz benim hakkım, tuz ekmek hakkı buydu ha!
- گفت اینها را بهل بیهیچ شک ** این بود حق من و نان و نمک
- Beni halkın önünde rezil rüsvay edesin... Aydın günü gönlüme karartasın... Sen de olan hakkıma karşılık yapacağın bu mu senin?
- که مرا پیش حشر خواری کنی ** روز روشن بر دلم تاری کنی