- Musa dedi ki: O tek öğüt şu: Apaçık söyle, deki Allah tektir, ondan başka tapacak yoktur!
- گفت آن یک که بگویی آشکار ** که خدایی نیست غیر کردگار
- Göklerin, yıldızların, insanlarla şeytanların cin ve perilerin, kuşların yüce yaratıcısıdır.
- خالق افلاک و انجم بر علا ** مردم و دیو و پری و مرغ را
- Denizin, ovanın, dağın, çölün yaratıcısı odur... Ülkenin sının yoktur, kendisinin benzeri yoktur!
- خالق دریا و دشت و کوه و تیه ** ملکت او بیحد و او بیشبیه
- Firavun, ey Musa dedi. Buna karşılık bana vereceğin o dört şey nedir? Onları da söyle de
- گفت ای موسی کدامست آن چهار ** که عوض بدهی مرا بر گو بیار
- 2515.O güzel vadin lütfiyle kâfirliğimin çarmıhı gevşesin! 2515
- تا بود کز لطف آن وعدهی حسن ** سست گردد چارمیخ کفر من
- Belki bir ganimet olarak elde edeceğim o hoş vaatler yüzünden yüz harmanlık küfür kilidim açılır.
- بوک زان خوش وعدههای مغتنم ** برگشاید قفل کفر صد منم
- Belki bal ırmağının tesiriyle bedenimdeki şu kin zehiri ballaşır.
- بوک از تاثیر جوی انگبین ** شهد گردد در تنم این زهر کین
- Yahut o tertemiz süt ırmağının aksiyle esir aklım bir an olsun beslenir.
- یا ز عکس جوی آن پاکیزه شیر ** پرورش یابد دمی عقل اسیر
- Yahut o şarap ırmaklarının aksiyle sarhoş olanlar da Allah emrinin zevkinden bir koku alırım...
- یا بود کز عکس آن جوهای خمر ** مست گردم بو برم از ذوق امر
- Yahut da ırmakların letafetinden çorak ve yıkık bedenim tazeleşir. 2520
- یا بود کز لطف آن جوهای آب ** تازگی یابد تن شورهی خراب
- Çorak bedenimde bir yeşillik meydana gelir dikenliklerim, Cenneti Me'va kesilir!
- شورهام را سبزهای پیدا شود ** خارزارم جنت ماوی شود
- Belki cennetin ve dört ırmağın aksiyle can, Allah, yardımına mazhar olur da sevgiliyi aramaya koyulur.
- بوک از عکس بهشت و چار جو ** جان شود از یاری حق یارجو
- Nitekim cehennemin aksiyle de ateş kesilmişim. Hak kahrıyla karışmışım!
- آنچنان که از عکس دوزخ گشتهام ** آتش و در قهر حق آغشتهام
- Cehennem yılanının aksiyle yılana dönmüşüm. Cennet ehline zehirler yağdırmada, onları dalayıp-durmadayım!
- گه ز عکس مار دوزخ همچو مار ** گشتهام بر اهل جنت زهربار
- Gâh cehennemdeki kaynar suyun kaynamasının, köpürmesinin tesiriyle zulüm suyum, halkı çürütür, eritir! 2525
- گه ز عکس جوشش آب حمیم ** آب ظلمم کرده خلقان را رمیم
- Ben zemherinin aksiyle zemheri olmuşum. Yahut da cehennemin aksiyle cehenneme benzemişim!
- من ز عکس زمهریرم زمهریر ** یا ز عکس آن سعیرم چون سعیر
- Şimdi yoksul ve mazlumlara cehennemim. Vay onu zebun bulursam!
- دوزخ درویش و مظلومم کنون ** وای آنک یابمش ناگه زبون
- Musa aleyhisselâm'ın, Firavun'un imanına karşılık olan o dört fazileti anlatması
- شرح کردن موسی علیهالسلام آن چهار فضیلت را جهت پای مزد ایمان فرعون
- Musa dedi ki: O dördün birincisi, bedenin ebedi olarak sıhhatte kalır.
- گفت موسی که اولین آن چهار ** صحتی باشد تنت را پایدار
- Tıp bilgisinde söylenen illetler, ey akıllı er, bedeninden uzaklaşır.
- این عللهایی که در طب گفتهاند ** دور باشد از تنت ای ارجمند
- İkincisi, ömrün uzun olur. Ecel, ömründen çekinir! 2530
- ثانیا باشد ترا عمر دراز ** که اجل دارد ز عمرت احتراز
- İyi bir ömür sürdükten sonra âlemden, muradına erişmeden gitmezsin.
- وین نباشد بعد عمر مستوی ** که بناکام از جهان بیرون روی
- Hatta süt emer çocuğun süt istemesi gibi eceli istersin. Fakat seni esir eden bir zahmet, bir dert yüzünden değil.
- بلک خواهان اجل چون طفل شیر ** نه ز رنجی که ترا دارد اسیر
- Ölümü ararsın ama bir eziyete uğrayıp âciz kaldığından değil de evin harabesinde defineyi gördüğünden!
- مرگجو باشی ولی نه از عجز رنج ** بلک بینی در خراب خانه گنج
- Bunun üzerine kazmayı eline alır da hiç düşünmeksizin evi yıkmaya başlarsın.
- پس به دست خویش گیری تیشهای ** میزنی بر خانه بیاندیشهای
- Çünkü evi, definenin perdesi görürsün. Bilir, anlarsın ki bu bir tek tane, yüzlerce harmana mâni olmaktadır. 2535
- که حجاب گنج بینی خانه را ** مانع صد خرمن این یک دانه را