English    Türkçe    فارسی   

4
2535-2559

  • Çünkü evi, definenin perdesi görürsün. Bilir, anlarsın ki bu bir tek tane, yüzlerce harmana mâni olmaktadır. 2535
  • که حجاب گنج بینی خانه را ** مانع صد خرمن این یک دانه را
  • Artık bu taneyi ateşe atarsın, erlik sıfatıyla sıfatlanır, er olursun.
  • پس در آتش افکنی این دانه را ** پیش گیری پیشه‌ی مردانه را
  • Ey bir yaprak uğruna bağdan olan., sen, bir yaprağa kapılıp kalan ve bu yüzden üzümden mahrum olan kurda benziyorsun.
  • ای به یک برگی ز باغی مانده ** هم‌چو کرمی برگش از رز رانده
  • Fakat Allah’ın lütfu ve keremi, bu kurdu uyandırınca bilgisizlik ejderhası seni yer, siler süpürür!
  • چون کرم این کرم را بیدار کرد ** اژدهای جهل را این کرم خورد
  • Kurt, meyvalarla, ağaçlarla dolu bir bağ kesilir. İşte bahtı, talihi iyi olanlar, böyle bir değişikliğe nail olurlar!
  • کرم کرمی شد پر از میوه و درخت ** این چنین تبدیل گردد نیکبخت
  • Ben gizli bir hazineydim, bilinmeyi diledim hadisi kutsinin tefsiri
  • تفسیر کنت کنزا مخفیا فاحببت ان اعرف
  • Evi yık, bu Yemen akilciyle yüz binlerce ev yapılır! 2540
  • خانه بر کن کز عقیق این یمن ** صد هزاران خانه شاید ساختن
  • Hazine, ev altındadır, ev yıkılmadıkça ele geçmesine çare yok., evi yıkmaktan ürkme, durma!
  • گنج زیر خانه است و چاره نیست ** از خرابی خانه مندیش و مه‌ایست
  • Çünkü bu hazinenin ele geçecek bir parasıyla zahmetsiz, meşakkatsiz binlerce ev yapılabilir.
  • که هزاران خانه از یک نقد گنج ** توان عمارت کرد بی‌تکلیف و رنج
  • Nihayet bu ev zaten viran olacak, altındaki hazine de apaçık meydana çıkacak!
  • عاقبت این خانه خود ویران شود ** گنج از زیرش یقین عریان شود
  • Fakat o vakit hazine senin olmaz, çünkü o ele geçen ganimet, ruhun evi yıkma ücretidir.
  • لیک آن تو نباشد زانک روح ** مزد ویران کردنستش آن فتوح
  • insan, ancak çalıştığını kazanır. o işten hiçbir ücrete sahip olamayınca, 2545
  • چون نکرد آن کار مزدش هست لا ** لییس للانسان الا ما سعی
  • Artık, eyvanlar olsun., böyle bir ay bulut altındaymış da görmedim!
  • دست خایی بعد از آن تو کای دریغ ** این چنین ماهی بد اندر زیر میغ
  • İyilik edip bana söylenen sözleri tutmadım, attık hazine gitti, elim bomboş diye elini ısırır, hayıflanır durursun!
  • من نکردم آنچ گفتند از بهی ** گنج رفت و خانه و دستم تهی
  • Meselâ; sen ücretle bir ev kiralarsın, fakat o evi satın alsan bile senin mülkün değildir ki!
  • خانه‌ی اجرت گرفتی و کری ** نیست ملک تو به بیعی یا شری
  • Bu evde iş işleyesin diye kira müddeti, eceline kadardır.
  • این کری را مدت او تا اجل ** تا درین مدت کنی در وی عمل
  • Dükkânda eskicilik, yamacılık edersin, fakat bu dükkânının altında iki maden gömülüdür! 2550
  • پاره‌دوزی می‌کنی اندر دکان ** زیر این دکان تو مدفون دو کان
  • Bu dükkân kiralıktır. Çabuk ol, kazmayı al da dibini kaz!
  • هست این دکان کرایی زود باش ** تیشه بستان و تکش را می‌تراش
  • Birdenbire kazma madene rastlasın da dükkândan da kurtul, yamacılıktan da!
  • تا که تیشه ناگهان بر کان نهی ** از دکان و پاره‌دوزی وا رهی
  • Yamacılık dediğin nedir? Su içmek, yemek yemek, bu yamalarla köhne hırkanı yamar durursun!
  • پاره‌دوزی چیست خورد آب و نان ** می‌زنی این پاره بر دلق گران
  • Bu beden hırkası daima yırtılır. Sen de bu yemekle, içmekle onu yamarsın!
  • هر زمان می‌درد این دلق تنت ** پاره بر وی می‌زنی زین خوردنت
  • Ey talihi yaver padişah soyundan gelen, kendine gel de yamacılıktan utan! 2555
  • ای ز نسل پادشاه کامیار ** با خود آ زین پاره‌دوزی ننگ دار
  • Bu dükkânın dibini bir parçacık kaz da o iki maden, başını yüceltsin!
  • پاره‌ای بر کن ازین قعر دکان ** تا برآرد سر به پیش تو دو کان
  • Bu kiralık evin kira müddeti bitmeden kendine gel. Yoksa bu müddet biter, sen de ondan bir fayda elde edemezsin!
  • پیش از آن کین مهلت خانه‌ی کری ** آخر آید تو نخورده زو بری
  • Sonra dükkân sahibi, seni dükkândan çıkarır; bu dükkânı da hazineyi elde etmek için yıkar.
  • پس ترا بیرون کند صاحب دکان ** وین دکان را بر کند از روی کان
  • Sen gâh hasretle başına vurursun; gâh ham sakalını yolar durursun!
  • تو ز حسرت گاه بر سر می‌زنی ** گاه ریش خام خود بر می‌کنی