Meselâ; sen ücretle bir ev kiralarsın, fakat o evi satın alsan bile senin mülkün değildir ki!
خانهی اجرت گرفتی و کری ** نیست ملک تو به بیعی یا شری
Bu evde iş işleyesin diye kira müddeti, eceline kadardır.
این کری را مدت او تا اجل ** تا درین مدت کنی در وی عمل
Dükkânda eskicilik, yamacılık edersin, fakat bu dükkânının altında iki maden gömülüdür!2550
پارهدوزی میکنی اندر دکان ** زیر این دکان تو مدفون دو کان
Bu dükkân kiralıktır. Çabuk ol, kazmayı al da dibini kaz!
هست این دکان کرایی زود باش ** تیشه بستان و تکش را میتراش
Birdenbire kazma madene rastlasın da dükkândan da kurtul, yamacılıktan da!
تا که تیشه ناگهان بر کان نهی ** از دکان و پارهدوزی وا رهی
Yamacılık dediğin nedir? Su içmek, yemek yemek, bu yamalarla köhne hırkanı yamar durursun!
پارهدوزی چیست خورد آب و نان ** میزنی این پاره بر دلق گران
Bu beden hırkası daima yırtılır. Sen de bu yemekle, içmekle onu yamarsın!
هر زمان میدرد این دلق تنت ** پاره بر وی میزنی زین خوردنت
Ey talihi yaver padişah soyundan gelen, kendine gel de yamacılıktan utan!2555
ای ز نسل پادشاه کامیار ** با خود آ زین پارهدوزی ننگ دار
Bu dükkânın dibini bir parçacık kaz da o iki maden, başını yüceltsin!
پارهای بر کن ازین قعر دکان ** تا برآرد سر به پیش تو دو کان
Bu kiralık evin kira müddeti bitmeden kendine gel. Yoksa bu müddet biter, sen de ondan bir fayda elde edemezsin!
پیش از آن کین مهلت خانهی کری ** آخر آید تو نخورده زو بری
Sonra dükkân sahibi, seni dükkândan çıkarır; bu dükkânı da hazineyi elde etmek için yıkar.
پس ترا بیرون کند صاحب دکان ** وین دکان را بر کند از روی کان
Sen gâh hasretle başına vurursun; gâh ham sakalını yolar durursun!
تو ز حسرت گاه بر سر میزنی ** گاه ریش خام خود بر میکنی
Yazıklar olsun; bu dükkân benimdi. Kör müydüm ki buradan bir fayda elde etmedim!2560
کای دریغا آن من بود این دکان ** کور بودم بر نخوردم زین مکان
Yazıklar olsun, bu bizimdi yel götürdü! Biz kullara da ebediyen hasretlere düşüp eyvahlar olsun demek kaldı dersin!
ای دریغا بود ما را برد باد ** تا ابد یا حسرتا شد للعباد
İnsanın, yaradılışında olan zekâ ve düşüncelerine aldanarak peygamberlerin bilgisi olan gayb bilgisini istememesi
غره شدن آدمی به ذکاوت و تصویرات طبع خویشتن و طلب ناکردن علم غیب کی علم انبیاست
Ben evde bir süs, bir nakış gördüm de o evin sevgisiyle kararsız bir hale geldim;
دیدم اندر خانه من نقش و نگار ** بودم اندر عشق خانه بیقرار
Gizli hazineden haberim bile olmadı., yoksa kazma, elimde çiçek demeti kesilirdi!
بودم از گنج نهانی بیخبر ** ورنه دستنبوی من بودی تبر
Ah, o zaman kazmanın hakkını verseydim şimdi gamdan kurtulmuş olurdum!
آه گر داد تبر را دادمی ** این زمان غم را تبرا دادمی
Gözümü nakşa, takmış, çocuklar gibi aşk oyunlarına dalıp kalmıştım!2565
چشم را بر نقش میانداختم ** همچو طفلان عشقها میباختم
O muradına erişmiş hakim, sen bir çocuksun. Evde nakışlarla, suretlerle dolu diyerek ne de doğru, ne de güzel söylemiştir.
پس نکو گفت آن حکیم کامیار ** که تو طفلی خانه پر نقش و نگار
İlâhiname de çok vasiyetlerde bulunmuş, tozu dumana ver, varlığının kökünü kazı demiştir.
در الهینامه بس اندرز کرد ** که بر آر دودمان خویش گرد
Firavun ey Musa dedi; kâfi, gönlüm, ıstıraptan eridi gitti., artık üçüncü vadini söyle!
بس کن ای موسی بگو وعدهی سوم ** که دل من ز اضطرابش گشت گم
Musa dedi ki; üçüncüsü şu: Devletin iki kat artar, iki âlemin de düşmandan arınmış devlet ve saltanatına nail olursun!
گفت موسی آن سوم ملک دوتو ** دو جهانی خالص از خصم و عدو
Şimdiki devlet ve ikbalinden daha fazla devlete, ikbale ve ülkelere sahip olursun. Şimdiki devletin savaş içindedir, o devlet sulh ve huzur içinde!2570
بیشتر زان ملک که اکنون داشتی ** کان بد اندر جنگ و این در آشتی
Savaş âleminde sana böyle bir devlet ve ülke ihsan eden, bir gör de bak, sulhta ülkene nasıl bir sofra kurar!
آنک در جنگت چنان ملکی دهد ** بنگر اندر صلح خوانت چون نهد
Keremiyle cefa zamanında onları veren, vefa zamanında seni nasıl görüp gözetir, arayıp yoklar, bir bak da gör!
آن کرم که اندر جفا آنهات داد ** در وفا بنگر چه باشد افتقاد