English    Türkçe    فارسی   

4
2582-2606

  • Ne sendeki gençliğin kuvveti azalır, ne dişlerin, ağrır, sallanır!
  • Kadınların erkekten nefretine sebep olan gevşekliği, kadına yaklaşmamak derdini görmezsin!
  • Gençlik çağının parlaklığı seni öyle bir açar, neşelendirir ki Ukâşe'nin müjdesi de Peygamber'i öyle-açmış, öyle neşelendirmişti işte!
  • Saferin çıktığını kim müjdelerse ona cennet müjdesi vereceğim buyurması
  • Ahir zaman Peygamberi Ahmed, Rebiyülevvel ayında göçtü, bunda hiç ihtilâf yoktur. 2585
  • Gönlü, bu göç zamanını haber alınca can ve gönülden o vakta âşık oldu.
  • Safer gelince, bu ay bitince sefer edeceğim diye-neşelendi.
  • Her gece bu buluşmanın iştiyakıyla sabahlara kadar "Ey yücelerden yüce arkadaş!" der dururdu!
  • "Bana kim safer ayı çıktı diye müjde verirse._x000D_
  • Kim safer gitti, Rebiyyülevvel geldi diye beni muştularsa ben de onu cennetle muştular, ona şefaatçi olurum dedi." 2590
  • Ukâşe gelip müjde dedi., safer çıktı gitti. Peygamber de "Ey ulu aslan, cennet senindir" buyurdu
  • Başka birisi de gelip safer çıktı dedi., bet dedi ki: O müjdeyi Ukâşe aldı!
  • Erler, görüyorsun ya, âlemden göçmeden neşeleniyorlar, şu çocuklarsa âlemde kalmalarına seviniyorlar!
  • İyi suyun tadını tatmayan kör kuşa, acı su, kevser görünür.
  • Musa da, senin saf ikbaline bir dert erişmez diye bu tarzda kerametler sayıp dökmekteydi. 2595
  • Firavun, pek güzel, iyi söyledin ama bir de iyi bir dostla görüşeyim, danışayım dedi.
  • Firavun'un, Masa aleyhisselâm'a inanma hususunda Asiye'ye danışması
  • Firavun, bu sözü Asiye'ye açtı. Asiye dedi ki: A gönlü kararmış, bu vaatlere can ver!
  • Bu sözlerde ne büyük inayetler var, ey iyi huylu padişah, durma, hemen bunları elde et!
  • Ekim zamanı geldi., hem de ne faydalı ekim ya! Bu sözleri söyledi ve iştiyakından ağlamaya başladı.
  • Yerinden sıçradı, ne mutlu sana dedi... A kelceğiz, güneş, başına taç oldu! 2600
  • Kelin ayıbını külah örter. Hele o külah güneş ve ay olursa ne mutlu!
  • Daha o mecliste bunu duyunca neden evet, yüzlerce hamdolsun demedin?
  • Bu söz, güneşin kulağına değseydi buna nail olmak ümidiyle baş aşağı yere inerdi!
  • Hiç bildin mi, ne vaattir bu, ne lütuf tur? Hak, İblis' i arayıp soruyor âdeta!
  • O kerem sahibi, seni böyle bir lütfa, böyle bir ihsana çağırdı da nasıl tahammül ettin? Şaşılacak şey 2605
  • Nasıl yüreğini eritmedi bu? Eritseydi iki cihandan da nasip alırdın!