- Allah hakkı için ey ulular, siz, bu âlemde de âcizlerin ellerinden tutan, onlara yardım eden erlersiniz, o âlemde de!
- از برای حق شمایید ای مهان ** دستگیر این جهان و آن جهان
- Benim derdime tez bir derman bul ki gönlümün mey vasini kaybedeceğim diye yüreğim titremede!
- زود درمان کن که میلرزد دلم ** که بدرد از میوهی دل بسکلم
- Ali dedi ki: dama bir çocuk çıkar., çocuğun, kendi cinsini görünce,
- گفت طفلی را بر آور هم به بام ** تا ببیند جنس خود را آن غلام
- Derhal oluktan dama gelir., cins, cinsine ebedî olarak âşıktır. 2665
- سوی جنس آید سبک زان ناودان ** جنس بر جنس است عاشق جاودان
- Kadın öyle yaptı, çocuğu, o çocuğu görünce ona yüz tuttu;
- زن چنان کرد و چو دید آن طفل او ** جنس خود خوش خوش بدو ورد آورد
- Oluktan dama geldi. Her cins, kendi cinsinden olanları çeker, bunu böyle bil!
- سوی بام آمد ز متن ناودان ** جاذب هر جنس را هم جنس دان
- Çocuk, sürtüne sürtüne öbür çocuğun bulunduğu tarafa geldi ve aşağıya düşme tehlikesinden kurtuldu.
- غژغژان آمد به سوی طفل طفل ** وا رهید او از فتادن سوی سفل
- Peygamberler de, kullan oluktan kurtarmak için insan olarak gönderilmişlerdir.
- زان بود جنس بشر پیغامبران ** تا بجنسیت رهند از ناودان
- Peygamber, ben de sizin gibi insanım... Kendi cinsinize gelin kaybolmayın buyurdu. 2670
- پس بشر فرمود خود را مثلکم ** تا به جنس آیید و کم گردید گم
- Çünkü cinsiyetin acayip bir çekiciliği vardır, nerde birisini ve bir şeyi ariyan varsa onu aratan, o yana çeken cinsiyettir.
- زانک جنسیت عجایب جاذبیست ** جاذبش جنسست هر جا طالبیست
- Isa ve İdris, meleklerle aynı cinstendiler; onun için gökyüzüne çıktılar.
- عیسی و ادریس بر گردون شدند ** با ملایک چونک همجنس آمدند
- Harut'la Marut'sa ten cinsindendiler; yücelerden aşağıya indiler.
- باز آن هاروت و ماروت از بلند ** جنس تن بودند زان زیر آمدند
- Kâfirler, şeytanlarla aynı cinsindendir. Canları, şeytanların şakirdi olmuştur.
- کافران هم جنس شیطان آمده ** جانشان شاگرد شیطانان شده
- Şeytanlardan yüzbinlerce kötü huylar öğrenmişler, akıl ve gönül gözünü kapamışlardır. 2675
- صد هزاران خوی بد آموخته ** دیدههای عقل و دل بر دوخته
- Onların kötü huylarından en ehemmiyetsizi hasettir, hani iblis'in boynunu vuran haset!
- کمترین خوشان به زشتی آن حسد ** آن حسد که گردن ابلیس زد
- O köpekler, bunlara ululuk ve haset öğretmişlerdir, onlar, halkın ebedî bir mülke, bir devlete nail olmasını istemezler.
- زان سگان آموخته حقد و حسد ** که نخواهد خلق را ملک ابد
- Kimde sağdan, soldan bir yücelik görürlerse hasetten âdeta kulunçları kabarır, dertlenirler.
- هر کرا دید او کمال از چپ و راست ** از حسد قولنجش آمد درد خاست
- Çünkü harmanı yanmış talihsiz, kimsenin mumunun yanmasını istemez.
- زآنک هر بدبخت خرمنسوخته ** مینخواهد شمع کس افروخته
- Kendine gel de sen de bir yücelik elde et başkalarının yüceliğinden dertlenme! 2680
- هین کمالی دست آور تا تو هم ** از کمال دیگران نفتی به غم
- Allah’tan bu hasedin defini dile de Allah, seni cesetten kurtarsın!
- از خدا میخواه دفع این حسد ** تا خدایت وا رهاند از جسد
- Sana içten bir meşguliyet versin de ondan baş alamayasın!
- مر ترا مشغولیی بخشد درون ** که نپردازی از آن سوی برون
- Allah bir yudumcuk şaraba öyle bir hassa vermiştir ki adamı sarhoş eder, iki âlemden de kurtarır!
- جرعهی می را خدا آن میدهد ** که بدو مست از دو عالم میدهد
- Bir avuç yeşil ota, esrara öyle bir hassa vermiştir ki bir zaman olsun insanı kendisinden alır!
- خاصیت بنهاده در کف حشیش ** کو زمانی میرهاند از خودیش
- Allah uykuya öyle bir hal vermiştir ki düşünceyi iki âlemden de keser! 2685
- خواب را یزدان بدان سان میکند ** کز دو عالم فکر را بر میکند
- Mecnun' u, bir deri aşkından öyle bir hale getirmiştir ki dostu düşmandan fark etmez olmuştur.
- کرد مجنون را ز عشق پوستی ** کو بنشناسد عدو از دوستی