English    Türkçe    فارسی   

4
2668-2692

  • Çocuk, sürtüne sürtüne öbür çocuğun bulunduğu tarafa geldi ve aşağıya düşme tehlikesinden kurtuldu.
  • غژغژان آمد به سوی طفل طفل ** وا رهید او از فتادن سوی سفل
  • Peygamberler de, kullan oluktan kurtarmak için insan olarak gönderilmişlerdir.
  • زان بود جنس بشر پیغامبران ** تا بجنسیت رهند از ناودان
  • Peygamber, ben de sizin gibi insanım... Kendi cinsinize gelin kaybolmayın buyurdu. 2670
  • پس بشر فرمود خود را مثلکم ** تا به جنس آیید و کم گردید گم
  • Çünkü cinsiyetin acayip bir çekiciliği vardır, nerde birisini ve bir şeyi ariyan varsa onu aratan, o yana çeken cinsiyettir.
  • زانک جنسیت عجایب جاذبیست ** جاذبش جنسست هر جا طالبیست
  • Isa ve İdris, meleklerle aynı cinstendiler; onun için gökyüzüne çıktılar.
  • عیسی و ادریس بر گردون شدند ** با ملایک چونک هم‌جنس آمدند
  • Harut'la Marut'sa ten cinsindendiler; yücelerden aşağıya indiler.
  • باز آن هاروت و ماروت از بلند ** جنس تن بودند زان زیر آمدند
  • Kâfirler, şeytanlarla aynı cinsindendir. Canları, şeytanların şakirdi olmuştur.
  • کافران هم جنس شیطان آمده ** جانشان شاگرد شیطانان شده
  • Şeytanlardan yüzbinlerce kötü huylar öğrenmişler, akıl ve gönül gözünü kapamışlardır. 2675
  • صد هزاران خوی بد آموخته ** دیده‌های عقل و دل بر دوخته
  • Onların kötü huylarından en ehemmiyetsizi hasettir, hani iblis'in boynunu vuran haset!
  • کمترین خوشان به زشتی آن حسد ** آن حسد که گردن ابلیس زد
  • O köpekler, bunlara ululuk ve haset öğretmişlerdir, onlar, halkın ebedî bir mülke, bir devlete nail olmasını istemezler.
  • زان سگان آموخته حقد و حسد ** که نخواهد خلق را ملک ابد
  • Kimde sağdan, soldan bir yücelik görürlerse hasetten âdeta kulunçları kabarır, dertlenirler.
  • هر کرا دید او کمال از چپ و راست ** از حسد قولنجش آمد درد خاست
  • Çünkü harmanı yanmış talihsiz, kimsenin mumunun yanmasını istemez.
  • زآنک هر بدبخت خرمن‌سوخته ** می‌نخواهد شمع کس افروخته
  • Kendine gel de sen de bir yücelik elde et başkalarının yüceliğinden dertlenme! 2680
  • هین کمالی دست آور تا تو هم ** از کمال دیگران نفتی به غم
  • Allah’tan bu hasedin defini dile de Allah, seni cesetten kurtarsın!
  • از خدا می‌خواه دفع این حسد ** تا خدایت وا رهاند از جسد
  • Sana içten bir meşguliyet versin de ondan baş alamayasın!
  • مر ترا مشغولیی بخشد درون ** که نپردازی از آن سوی برون
  • Allah bir yudumcuk şaraba öyle bir hassa vermiştir ki adamı sarhoş eder, iki âlemden de kurtarır!
  • جرعه‌ی می را خدا آن می‌دهد ** که بدو مست از دو عالم می‌دهد
  • Bir avuç yeşil ota, esrara öyle bir hassa vermiştir ki bir zaman olsun insanı kendisinden alır!
  • خاصیت بنهاده در کف حشیش ** کو زمانی می‌رهاند از خودیش
  • Allah uykuya öyle bir hal vermiştir ki düşünceyi iki âlemden de keser! 2685
  • خواب را یزدان بدان سان می‌کند ** کز دو عالم فکر را بر می‌کند
  • Mecnun' u, bir deri aşkından öyle bir hale getirmiştir ki dostu düşmandan fark etmez olmuştur.
  • کرد مجنون را ز عشق پوستی ** کو بنشناسد عدو از دوستی
  • Senin anlayışına havale edilecek bunun gibi yüzbinlerce şarabı vardır onun!
  • صد هزاران این چنین می‌دارد او ** که بر ادراکات تو بگمارد او
  • Nefsin, kötülük şarapları var ki o kötü kişiyi bunlarla yoldan çıkarır!
  • هست میهای شقاوت نفس را ** که ز ره بیرون برد آن نحس را
  • Aklın, kutluluk şarapları var ki insan onların neşesiyle zevalsiz bir konak bulur.
  • هست میهای سعادت عقل را ** که بیابد منزل بی‌نقل را
  • Sarhoşlukla gök kubbe çadırını o yandan söker, yola düşer! 2690
  • خیمه‌ی گردون ز سرمستی خویش ** بر کند زان سو بگیرد راه پیش
  • Kendine gel ey gönül de mağrur olma. İsa, Allah sarhoşudur, eşek, arpa sarhoşu!
  • هین بهر مستی دلا غره مشو ** هست عیسی مست حق خر مست جو
  • Şu küplerden o çeşit şaraplar ara ki sarhoşluğunun sonu gelmesin!
  • این چنین می را بجو زین خنبها ** مستی‌اش نبود ز کوته دنبها