- Doğu ve batı, senin gibi niceleri görmüştür, sonunda hepsinin de başı, bedeninden kesilmiş gitmiştir!
- مشرق و مغرب چو تو بس دیدهاند ** که سر ایشان ز تن ببریدهاند
- Doğuyla batının bile kararı yokken nasıl olur da bir adamı ebedî edebilirler?
- مشرق و مغرب که نبود بر قرار ** چون کنند آخر کسی را پایدار
- Korkudan, zindana girmekten ürkme yüzünden halk, sana birkaç günceğiz yaltaklandı, onunla öğünüyorsun ha!
- تو بدان فخر آوری کز ترس و بند ** چاپلوست گشت مردم روز چند
- Fakat halk, kime secde ederse onun canını zehirliyor demektir.
- هر کرا مردم سجودی میکنند ** زهر اندر جان او میآکنند
- 2745.Bir kere devlet, yüz çevirdi, bir kere bahtı döndü mü kendisine secde edenin kendisini zehirlediğini o da anlar, bilgi sahibi olan adam da! 2745
- چونک بر گردد ازو آن ساجدش ** داند او کان زهر بود و موبدش
- Ne mutlu ona ki nefsini aşağılatmıştır. Vay o kişiye ki serkeşlikle dağ gibi başkaldırmıştır!
- ای خنک آن را که ذلت نفسه ** وای آنک از سرکشی شد چون که او
- Bu ululuk, bil ki zehirli bir şaraptır, o şarapla aptal kişi sarhoş olur.
- این تکبر زهر قاتل دان که هست ** از می پر زهر شد آن گیج مست
- Bir devletsiz, zehirli şarabı içti mi bir zamancağız neşeden başını sallar ama
- چون می پر زهر نوشد مدبری ** از طرب یکدم بجنباند سری
- Bir an sonra zehir, canına tesir eder; can verip can almaya başlar!
- بعد یکدم زهر بر جانش فتد ** زهر در جانش کند داد و ستد
- Onun zehirli olduğuna inanmıyorsan bak da gör; Ad kavmine o zehir neler etti? 2750
- گر نذاری زهریاش را اعتقاد ** کو چه زهر آمد نگر در قوم عاد
- Bir padişah, başka bir padişahı tuttu mu ya öldürür, ya bir zindana hapseder!
- چونک شاهی دست یابد بر شهی ** بکشدش یا باز دارد در چهی
- Fakat bir düşkün dertliyi görse derdine merhem bulur, ona ihsanlarda bulunur!
- ور بیابد خستهی افتاده را ** مرهمش سازد شه و بدهد عطا
- O ululanma zehir değilse neden padişah, onu suçsuz, hatasız öldürüyor?
- گر نه زهرست آن تکبر پس چرا ** کشت شه را بیگناه و بیخطا
- Öbürüne de, kendisine bir kullukta bulunmadığı halde neden iltifat ediyor? Bu iki harekete bakıp zehiri anlamak mümkündür!
- وین دگر را بی ز خدمت چون نواخت ** زین دو جنبش زهر را شاید شناخت
- Yol kesen, asla bir yoksulu dövüp vurmaz. Kurt ölü kurdu katiyen ısırmaz! 2755
- راهزن هرگز گدایی را نزد ** گرگ گرگ مرده را هرگز گزد
- Hızır, gemiyi kötü kişilerin ellerinden kurtarabilmek için deldi, kırdı.
- خضر کشتی را برای آن شکست ** تا تواند کشتی از فجار رست
- Mademki kırık gemi kurtuluyor, sen de kırıl! Emniyet, yoksulluktadır, yürü, yoksul ol!
- چون شکسته میرهد اشکسته شو ** امن در فقرست اندر فقر رو
- Madeni olan ve madende birkaç parası bulunan dağ, külünk, kazma yaralarıyla paramparça oldu.
- آن کهی کو داشت از کان نقد چند ** گشت پاره پاره از زخم کلند
- Kılıç, boynu olanın boynunu keser, gölge, yerlere döşenmiştir; o hiç yaralanmaz!
- تیغ بهر اوست کو را گردنیست ** سایه که افکندست بر وی زخم نیست
- Ululuk, fazla ateştir a azgın... Kardeş, kendini ateşe nasıl atıyorsun ki? 2760
- مهتری نفطست و آتش ای غوی ** ای برادر چون بر آذر میروی
- Yerle bir olan, bak hele, oklara hedef olur mu hiç?
- هر چه او هموار باشد با زمین ** تیرها را کی هدف گردد ببین
- Fakat yerden başkaldırdı mı o zaman hedefler gibi çaresiz yaralanır!
- سر بر آرد از زمین آنگاه او ** چون هدفها زخم یابد بی رفو
- Bu bizlik, benlik, halkın merdivenidir, halk, nihayet bu merdivenden düşer!
- نردبان خالق این ما و منیست ** عاقبت زین نردبان افتادنیست
- Kim merdivenin daha üstüne çıkarsa daha aptaldır. Çünkü düşünce onun kemikleri daha beter kırılır!
- هر که بالاتر رود ابلهترست ** که استخوان او بتر خواهد شکست
- Bunlar fer'i lerdir. Asıllarıyla şudur: Yücelik, Allah' ya şirk koşmadır! 2765
- این فروعست و اصولش آن بود ** که ترفع شرکت یزدان بود