- Bir an sonra zehir, canına tesir eder; can verip can almaya başlar!
- بعد یکدم زهر بر جانش فتد ** زهر در جانش کند داد و ستد
- Onun zehirli olduğuna inanmıyorsan bak da gör; Ad kavmine o zehir neler etti? 2750
- گر نذاری زهریاش را اعتقاد ** کو چه زهر آمد نگر در قوم عاد
- Bir padişah, başka bir padişahı tuttu mu ya öldürür, ya bir zindana hapseder!
- چونک شاهی دست یابد بر شهی ** بکشدش یا باز دارد در چهی
- Fakat bir düşkün dertliyi görse derdine merhem bulur, ona ihsanlarda bulunur!
- ور بیابد خستهی افتاده را ** مرهمش سازد شه و بدهد عطا
- O ululanma zehir değilse neden padişah, onu suçsuz, hatasız öldürüyor?
- گر نه زهرست آن تکبر پس چرا ** کشت شه را بیگناه و بیخطا
- Öbürüne de, kendisine bir kullukta bulunmadığı halde neden iltifat ediyor? Bu iki harekete bakıp zehiri anlamak mümkündür!
- وین دگر را بی ز خدمت چون نواخت ** زین دو جنبش زهر را شاید شناخت
- Yol kesen, asla bir yoksulu dövüp vurmaz. Kurt ölü kurdu katiyen ısırmaz! 2755
- راهزن هرگز گدایی را نزد ** گرگ گرگ مرده را هرگز گزد
- Hızır, gemiyi kötü kişilerin ellerinden kurtarabilmek için deldi, kırdı.
- خضر کشتی را برای آن شکست ** تا تواند کشتی از فجار رست
- Mademki kırık gemi kurtuluyor, sen de kırıl! Emniyet, yoksulluktadır, yürü, yoksul ol!
- چون شکسته میرهد اشکسته شو ** امن در فقرست اندر فقر رو
- Madeni olan ve madende birkaç parası bulunan dağ, külünk, kazma yaralarıyla paramparça oldu.
- آن کهی کو داشت از کان نقد چند ** گشت پاره پاره از زخم کلند
- Kılıç, boynu olanın boynunu keser, gölge, yerlere döşenmiştir; o hiç yaralanmaz!
- تیغ بهر اوست کو را گردنیست ** سایه که افکندست بر وی زخم نیست
- Ululuk, fazla ateştir a azgın... Kardeş, kendini ateşe nasıl atıyorsun ki? 2760
- مهتری نفطست و آتش ای غوی ** ای برادر چون بر آذر میروی
- Yerle bir olan, bak hele, oklara hedef olur mu hiç?
- هر چه او هموار باشد با زمین ** تیرها را کی هدف گردد ببین
- Fakat yerden başkaldırdı mı o zaman hedefler gibi çaresiz yaralanır!
- سر بر آرد از زمین آنگاه او ** چون هدفها زخم یابد بی رفو
- Bu bizlik, benlik, halkın merdivenidir, halk, nihayet bu merdivenden düşer!
- نردبان خالق این ما و منیست ** عاقبت زین نردبان افتادنیست
- Kim merdivenin daha üstüne çıkarsa daha aptaldır. Çünkü düşünce onun kemikleri daha beter kırılır!
- هر که بالاتر رود ابلهترست ** که استخوان او بتر خواهد شکست
- Bunlar fer'i lerdir. Asıllarıyla şudur: Yücelik, Allah' ya şirk koşmadır! 2765
- این فروعست و اصولش آن بود ** که ترفع شرکت یزدان بود
- Ölmedin de onunla ditilmedin mi ona ortak olmaya, ülke ve devlet kazanmaya savaşan bir düşmansın!
- چون نمردی و نگشتی زنده زو ** یاغیی باشی به شرکت ملکجو
- Fakat onunla dirildin mi, zaten dirilen odur... Bu, tam birliktir; nerde şerik oluş?
- چون بدو زنده شدی آن خود ویست ** وحدت محضست آن شرکت کیست
- Fakat bunu işlerinin aynasında gör. Çünkü bunu sözle, dedikoduyla anlayamazsın!
- شرح این در آینهی اعمال جو ** که نیابی فهم آن از گفت و گو
- İçimdekini söylersem çok ciğerleri kan kesiliverir!
- گر بگویم آنچ دارم در درون ** بس جگرها گردد اندر حال خون
- Artık bu kadarını kâfi göreyim, zaten anlayanlara bu, yeter... Köyde kimse varsa iki kere seslendim işte! 2770
- بس کنم خود زیرکان را این بس است ** بانگ دو کردم اگر در ده کس است
- Hâsılı Haman, o kötü sözlerle böyle bir yolu Firavun' a kesti!
- حاصل آن هامان بدان گفتار بد ** این چنین راهی بر آن فرعون زد
- Devlet lokması da ağzına kadar gelmişti. Haman, Firavun'un boğazını kesiverdi!
- لقمهی دولت رسیده تا دهان ** او گلوی او بریده ناگهان
- Firavun'un harmanını o, yele verdi. Hiçbir padişahın böyle veziri olmasın!
- خرمن فرعون را داد او به باد ** هیچ شه را این چنین صاحب مباد
- Musa aleyhisselâm'ın Haman'ın sözlerinin tesiriyle Firavun'un imana gelmesinden ümidini kesmesi
- نومید شدن موسی علیهالسلام از ایمام فرعون به تاثیر کردن سخن هامان در دل فرعون