- Filozof, ben halkın hepsine de delil olamayan bu şeylere ehemmiyet vermem, bunları delil saymam, dedi. 2855
- گفت من اینها ندانم حجتی ** که بود در پیش عامه آیتی
- Mümin dedi ki: Kalp akçe ile halis akçe bahse girişseler... halis akçe, sen kalpsın; ben halisim, iyiyim dese,
- گفت چون قلبی و نقدی دم زنند ** که تو قلبی من تکویم ارجمند
- Son sınama ateştir... bu iki arkadaş ateşe düştüler mi?
- هست آتش امتحان آخرین ** کاندر آتش در فتند این دو قرین
- Halkın ileri gidenleri de hallerini anlar, alelâde olanları da... herkes, şüpheden kurtulur, onların ne olduklarını iyice anlar bilir.
- عام و خاص از حالشان عالم شوند ** از گمان و شک سوی ایقان روند
- Canım, su ve ateş de gizli olan halis akçayla kalpı sınamak, için yaratılmıştır.
- آب و آتش آمد ای جان امتحان ** نقد و قلبی را که آن باشد نهان
- Sen ve ben... ikimiz de ateşe girelim... bu işe şaşıp kalanlara bakî bir delil olalım! 2860
- تا من و تو هر دو در آتش رویم ** حجت باقی حیرانان شویم
- Ben de, sen de birden denize dalalım... çünkü ben de bu halka bir delilim sen de!
- تا من و تو هر دو در بحر اوفتیم ** که من و تو این کره را آیتیم
- Öyle yaptılar; ateşe girdiler... ikisi de kendilerini kızgın ateşe attılar.
- همچنان کردند و در آتش شدند ** هر دو خود را بر تف آتش زدند
- Tanrı var diye iddia eden kurtuldu öbür haramzade yandı, mahvoldu.
- از خدا گوینده مرد مدعی ** رست و سوزید اندر آتش آن دعی
- Bu haberi müezzinden duy... ham ruhun körlüğünü bir kat daha arttırır!
- از مذن بشنو این اعلام را ** کوری افزونروان خام را
- Ecelle,ölümle Mustafa’nın adı yanmamıştır... çünkü o adın sahibi ileriden ileriydi uludan ulu! 2865
- که نسوزیدست این نام از اجل ** کش مسمی صدر بودست و اجل
- Bu devirde bahse girişenlerin yüz binlercesi münkirlerin perdelerini yırtmıştır.
- صد هزاران زین رهان اندر قران ** بر دریده پردههای منکران
- Müminle filozof bu işe karar verdiler... mucizelerin devam ettiği zuhur etti; doğru olan galip oldu... bu cevaptan
- چون گرو بستند غالب شد صواب ** در دوام و معجزات و در جواب
- Anladım ki âlemin evveli vardır, bu gök kubbe sonradan yaratılmıştır diyen haklıdır.
- فهم کردم کانک دم زد از سبق ** وز حدوث چرخ پیروزست و حق
- Münkirin getirdiği delilin yüzü daima sarıdır... o inkârın doğruluğuna nerede bir nişane?
- حجت منکر هماره زردرو ** یک نشان بر صدق آن انکار کو
- Münkirlerin övüldüğü bir minare nerede? Alemde böyle bir minare göster bana da onların doğruluğuna nişane olsun. 2870
- یک مناره در ثنای منکران ** کو درین عالم که تا باشد نشان
- Hani nerede bir mimber ki oraya birisi çıksın da bir münkirin zamanını ansın.
- منبری کو که بر آنجا مخبری ** یاد آرد روزگار منکری
- Paraların üstüne basılan peygamber adları, kıyamete kadar onların doğruluğuna alâmettir.
- روی دینار و درم از نامشان ** تا قیامت میدهد زین حق نشان
- Padişahların paraları değişir durur.. fakat Ahmed’in parası, kıyamete dek sürer gider!
- سکهی شاهان همی گردد دگر ** سکهی احمد ببین تا مستقر
- Altın olsun, gümüş olsun... bir paranın üstünde bir münkirin adını gösterene!
- بر رخ نقره و یا روی زری ** وا نما بر سکه نام منکری
- Hadi bunu mucize sayma! Peki bir de güneş gibi apaydın olan ve adına Ümmül Kitap denen yüz dilli Kuran’a bak! 2875
- خود مگیر این معجز چون آفتاب ** صد زبان بین نام او امالکتاب
- Kimsenin ondan bir harfi çalmaya, yahut sözüne bir söz katmaya ne haddi var, ne kudreti!
- زهره نی کس را که یک حرفی از آن ** یا بدزدد یا فزاید در بیان
- Üstünün dostu ol ki üstün olasın... kendine gel be hey azgın, mağluplara dost olma!
- یار غالب شو که تا غالب شوی ** یار مغلوبان مشو هین ای غوی
- Münkirin delili, ancak ve ancak şudur: Ben şu görünen yurttan başka bir şey görmüyorum!
- حجت منکر همین آمد که من ** غیر این ظاهر نمیبینم وطن
- Hiç düşünmez ki nerede bir görünen şey varsa o, gizli hikmetleri haber vermededir.
- هیچ نندیشد که هر جا ظاهریست ** آن ز حکمتهای پنهان مخبریست