Benden başka ne varsa sence taştan, kerpiçten ibaret... ister çocuk olsun, ister genç, ister ihtiyar, hiç kimseye aldırış ettiğin yok.
غیر من پیشت چون سنگست و کلوخ ** گر صبی و گر جوان و گر شیوخ
Namazda “İyyake nâbüdü- yalnız sana taparız” ve belâ vakitlerinde “Senden başkasından yardım istemeyiz” demek de buna benzer.
همچنانک ایاک نعبد در حنین ** در بلا از غیر تو لانستعین
Bu “İyyake nâbüdü” lûgatte hasrdır ve ancak ziyanı gidermeye münhasırdır.2930
هست این ایاک نعبد حصر را ** در لغت و آن از پی نفی ریا
“İyyake nestaîn” de hasr içindir ve yardım istemeyi yalnız Tanrı’ya hasreder.
هست ایاک نستعین هم بهر حصر ** حصر کرده استعانت را و قصر
Yani bu ayetin mânası şudur: Ancak sana ibadet ederiz ve ancak senden yardım isteriz.
که عبادت مر ترا آریم و بس ** طمع یاری هم ز تو داریم و بس
Padişahın nedime kızması,birisinin şefaat ederek bağışlanmasını,dilemesi,padişahın bu şefaati kabulü,nedimin,neden şefaat ettin diye o adama incinmesi
خشم کردن پادشاه بر ندیم و شفاعت کردن شفیع آن مغضوب علیه را و از پادشاه درخواستن و پادشاه شفاعت او قبول کردن و رنجیدن ندیم از این شفیع کی چرا شفاعت کردی
Bir padişah, nedimlerinden birine kızdı, onun tozunu dumanına katmak, onu mahvetmek istedi.
پادشاهی بر ندیمی خشم کرد ** خواست تا از وی برآرد دود و گرد
Kılıcını kınından çekti, yaptığı hareketin cezasını verecek, nedimin başını kesecekti.
کرد شه شمشیر بیرون از غلاف ** تا زند بر وی جزای آن خلاف
Kimsede bir şey söyleme, yahut birisinin şefaat edip bağışlanmasını dilemeye kudret yoktu.2935
هیچ کس را زهره نه تا دم زند ** یا شفیعی بر شفاعت بر تند
Yalnız padişah yakınlarından İmadülmülk adlı birisi, Mustafa’casına şefaate kalkıştı;
جز عمادالملک نامی در خواص ** در شفاعت مصطفیوارانه خاص
Yerinden sıçrayıp hemen secdeye kapandı... padişah da derhal kılıcını elinden bıraktı..
بر جهید و زود در سجده فتاد ** در زمان شه تیغ قهر از کف نهاد
Dedi ki: “İfrit bile olsa bağışladım... Şeytan bile olsa suçunu örttüm.
گفت اگر دیوست من بخشیدمش ** ور بلیسی کرد من پوشیدمش
Ayağını ortaya attın mı atmadın mı? Yüzlerce ziyanda bulunmuş olsa razıyım.
چونک آمد پای تو اندر میان ** راضیم گر کرد مجرم صد زیان
Yüz binlerce kızgınlıktan geçebilirim... senin benim yanımda o derece bir değerin vardır.2940
صد هزاران خشم را توانم شکست ** که ترا آن فضل و آن مقدار هست
Senin yalvarmana aldırış etmezlikten gelemem... senin yalvarman benim yalvarmam demektir.
لابهات را هیچ نتوانم شکست ** زآنک لابهی تو یقین لابهی منست
Yerle gök birbirine karışsaydı bu adamı yine affetmezdim.
گر زمین و آسمان بر هم زدی ** ز انتقام این مرد بیرون نامدی
Vücudunun her zerresi, ayrı, ayrı yalvarsaydı yine başını kılıçtan kurtaramazdı.
ور شدی ذره به ذره لابهگر ** او نبردی این زمان از تیغ سر
Fakat bağışladım diye seni minnetli bir hale getirmiyorum ha... yalnız benim yanımdaki değerinin anlatıyorum ey benim yanımdaki değerini anlatıyorum ey benim nedimim!
بر تو میننهیم منت ای کریم ** لیک شرح عزت تست ای ندیم
Bunu sen yapmadın, ben yaptım... ey sıfatları, bizim sıfatlarımızda görülmüş, ey varlığını bize vermiş olan nedim!2945
این نکردی تو که من کردم یقین ** ایی صفاتت در صفات ما دفین
Bu işi sen dileyerek yapmadın, içinden öyle geldi... seni bu işe sevk eden biziz... Çünkü ben, sana kendimi vermiş değilim, sen varlığını bana vermişsin!
تو درین مستعملی نی عاملی ** زانک محمول منی نی حاملی
“Sen atmadın o taşları... hakikatte Tanrı attı” ayetine mazhar olmuşsun... kendini köpük gibi dalgaya salıvermiş, bırakmışsın!
ما رمیت اذ رمیت گشتهای ** خویشتن در موج چون کف هشتهای
Mademki lâ oldun, illânın yanında ev kur... şaşılacak şey şu: Hem esirsin hem bey!
لا شدی پهلوی الا خانهگیر ** این عجب که هم اسیری هم امیر
Ne verdiysen padişah verdi, sen vermedin... doğruyu Tanrı daha iyi bilir ya, ortada var olan ancak odur.
آنچ دادی تو ندای شاه داد ** اوست بس الله اعلم بالرشاد
O nedim zahmetten belâdan kurtuldu, fakat bu şefaatçiye öyle bir incindi ki selâm bile vermez oldu.2950
وآن ندیم رسته از زخم و بلا ** زین شفیع آزرد و برگشت از ولا
O ihlâs sahibi kişiden dostluğu kesti... yolda rastlasa yüzünü duvara döner, selâm vermezdi!
دوستی ببرید زان مخلص تمام ** رو به حایط کرد تا نارد سلام
Kendisini kurtaran arkadaşına âdeta yabancı olmuştu... halk şaşırdı, bu iş, ağızlara yayıldı, hikaye gibi söylenmeye başlandı.
زین شفیع خویشتن بیگانه شد ** زین تعجب خلق در افسانه شد