- Halka lûtfun ta kendisi olan şey, yüce ve nazenin erlere kahırdır.
- آنچ عین لطف باشد بر عوام ** قهر شد بر نازنینان کرام
- Şu halde halk, zahmet ve belâlar çekmeli de aradaki farkı görüp anlamalı!
- بس بلا و رنج میباید کشید ** عامه را تا فرق را توانند دید
- Ey hakikî dost, mânayı anlamaya vasıta olan bu harfler, mânaya erişmiş adama göre dikendir, hordur hakîrdir!
- کین حروف واسطه ای یار غار ** پیش واصل خار باشد خار خار
- Öyleyse saf ruhun harflerden kurtulması için pek çok belâlar çekmesi, pek anlayışlı olması lâzımdır. 2985
- بس بلا و رنج بایست و وقوف ** تا رهد آن روح صافی از حروف
- Fakat bazıları bu sesten büsbütün sağır kesilirler, bazıları ise daha yücedir, daha üstün olurlar!
- لیک بعضی زین صدا کرتر شدند ** باز بعضی صافی و برتر شدند
- Bu belâ Nil ırmağına benzer, iyilere sudur, kötülere kan!
- همچو آب نیل آمد این بلا ** سعد را آبست و خون بر اشقیا
- Kim, sonu daha fazla görürse daha kutludur... daha ciddiyetle işe sarılır, ekin eker de daha fazla meyve toplar.
- هر که پایانبینتر او مسعودتر ** جدتر او کارد که افزون دید بر
- Çünkü bilir ki bu ekim dünyası, mahşere hazırlanmak, ahirette burada ektiğini toplamak, devşirmek için yaratılmıştır.
- زانک داند کین جهان کاشتن ** هست بهر محشر و برداشتن
- Hiçbir bağlantı yoktur ki yalnız o bağ için bağlansın... o bağlantı, bir ticaret elde etmek, bir kâr kazanmak içindir. 2990
- هیچ عقدی بهر عین خود نبود ** بلک از بهر مقام ربح و سود
- Dikkat edersen görürsün ki hiçbir münkirin inkârı, sırf inkâr için değildir...
- هیچ نبود منکری گر بنگری ** منکریاش بهر عین منکری
- Hasedinden düşmanı kahretmek, yahut üstün olmayı dilemek, kendini göstermek içindir.
- بل برای قهر خصم اندر حسد ** یا فزونی جستن و اظهار خود
- O üstünlük isteği de başka bir tamahladır... hâsılı mânalar olmadıkça suretlerin bir lezzeti olamaz!
- وآن فزونی هم پی طمع دگر ** بیمعانی چاشنی ندهد صور
- İşte onun için “Neden bunu yapıyorsun?” diye sorarsın... çünkü suretler zeytin yağıdır mâna ışık.
- زان همیپرسی چرا این میکنی ** که صور زیتست و معنی روشنی
- Değilse bu “Neden” sözü neden? Çünkü suret, ancak o suret için olsaydı “Neden bunu yapıyorsun?” diye sormazdın ki! 2995
- ورنه این گفتن چرا از بهر چیست ** چونک صورت بهر عین صورتیست
- Bu “Neden” diye sormak, bir şey öğrenmek içindir... bundan başka bir suretle neden diye sormak kötüdür.
- این چرا گفتن سال از فایدهست ** جز برای این چرا گفتن بدست
- Ey emin adam, bunun faydası, sırrı bundan ibaretse neden hikmetini arıyorsun ya!
- از چه رو فایدهی جویی ای امین ** چون بود فایده این خود همین
- Göğün ve yer ehlinin suretleri, ancak bu suretler için yaratılmışsa bunda bir hikmet yoktur ki!
- پس نقوش آسمان و اهل زمین ** نیست حکمت کان بود بهر همین
- Bir hikmet sahibi yoksa bu tertip nedir... bir hikmet sahibi varsa işi nasıl boş ve abes olabilir?
- گر حکیمی نیست این ترتیب چیست ** ور حکیمی هست چون فعلش تهیست
- Doğru, yanlış, bir şey düşünmeksizin ne kimse hamama bir resim yapar, ne bir yeri boyar! 3000
- کس نسازد نقش گرمابه و خضاب ** جز پی قصد صواب و ناصواب
- Musa aleyhisselâm’ın Tanrı’ya “Neden halkı yarattın,sonrada onları helak adiyorsun?” diye sorması ve Tanrı’nın cevabı
- مطالبه کردن موسی علیهالسلام حضرت را کی خلقت خلقا اهلکتهم و جواب آمدن
- Musa dedi ki: Ey soru hesap gününün sahibi Tanrı, yapıp düzdün, neden yine bozar yıkarsın?
- گفت موسی ای خداوند حساب ** نقش کردی باز چون کردی خراب
- Cana, canlar katan erler, dişiler yaratırsın... sonra bunları yıkar, mahvedersin; neden?
- نر و ماده نقش کردی جانفزا ** وانگهان ویران کنی این را چرا
- Tanrı dedi ki: Bu suali inkâr yüzünden, yahut gafletle ve nefsine uyarak sormuyorsun, biliyorum.
- گفت حق دانم که این پرسش ترا ** نیست از انکار و غفلت وز هوا
- Yoksa hoş görmez, gazap eder, bu soru yüzünden seni incitirdim.
- ورنه تادیب و عتابت کردمی ** بهر این پرسش ترا آزردمی
- Fakat bizim işlerimizdeki hikmetleri, varlık sırlarını araştırıyorsun... 3005
- لیک میخواهی که در افعال ما ** باز جویی حکمت و سر بقا
- Bunu bilip sonra da halka bildirmek ve her ham kişiyi bu suretle olgunlaştırmak istiyorsun.
- تا از آن واقف کنی مر عام را ** پخته گردانی بدین هر خام را