English    Türkçe    فارسی   

4
308-332

  • Sen bir güneşsin; adın sanın meşhur olmuş, âleme yayılmış! Güneşi böyle bir tecrübeye aldımsa ne ziyanı var?
  • Sen bensin, ben kendimi her gün fayda da, ziyanda sınar dururum.
  • Düşmanlar, peygamberleri de sınadılar, sınadılar da onlardan mucizeler zuhur etti. 310
  • Gözümü, nurla sınadım, ey gözlerinden kötü gözler, uzak olasıca sevgili!
  • Bu dünya bir viraneye benzer, sense definesin... Definede seni aradıysam incinme bana!
  • Seni küstahça sınadım... Bu suretle düşmanlara da her zaman söyleyeyim;
  • Dilim seni anınca gözüm de gördüğüne tanık olsun!
  • Hürmet yolunu bulduysan ey ay yüzlü sevgili, işte boynumda kefen, elimde kılıç... Huzuruna geldim! 315
  • Ben bu eldenim başka elden değil... Lütfet, elimi ayağımı sen kes de beni, başkasına öldürtme!
  • Ayrılıktan dem vuruyorsun... Dilediğini yap, fakat beni kendinden ayırma, bunu yapma!
  • Şimdi söz ülkesine yol aldık... Fakat vakit geçti, söylemeye imkân yok!
  • İşin dış yüzünü söyledik, içyüzü örtülü kaldı... Sağ olursak böyle kalmaz, onu da söyleriz elbet!
  • Sevgilinin, âşığın özrünü reddetmesi ve hilesini yüzüne vurması
  • Sevgili, ağzını açıp şöyle cevap verdi: “Bizce senin halin gün gibi aydınlık ama sence gece! 320
  • Bu kara hileleri adalet gününde gören kişilerin önüne neye getirir, yayar dökersin ki?
  • Gönlündeki hilelerin, düzenlerin hepsi bizim önümüzde rüsvay olmada, hepsini de gün gibi görüp duruyoruz.
  • O suçu, kulumuza acır da örtersek sen neden yüzsüzlük eder, haddini aşarsın?
  • Babandan öğrensene... Âdem, suç işleyince hemencecik ayak çıkarılan yere geldi;
  • O gizli sırları bilen Allah’ı hazır nazır gördü de iki ayaküstüne durup suçunun affedilmesini dilemeye koyuldu. 325
  • Keder külünün ortasına geçip oturdu; hileye, bahaneye sapıp bir daldan bir dala sıçramadı.
  • “Rabbimiz, biz nefsimize zulmettik” dedi... Çünkü önünde, ardında azap meleklerini gördü.
  • Can gibi gizli olan azap meleklerini gördü; her birinin elindeki sopa, ta gökyüzüne kadar uzanıyordu.
  • Kendine gel... Süleyman’ın huzurunda karınca ol da bu sopa, seni paramparça etmesin!
  • Doğruluk durağında başka bir yerde bir an bile durma... İnsana kimse, gözü gibi lalalık edemez. 330
  • Kör, öğütle arınıp temizlense bile yine her an sürçer, pislenir.
  • Ey Âdem, senin gözün var, kör değilsin... Fakat kaza geldi mi göz kör olur!