English    Türkçe    فارسی   

4
3156-3180

  • Padişah, bunda mutlaka bir sır, bir hikmet olduğunu, bundan böyle ancak yalvarıp yakarmakla bir çare bulunabileceğini iyice anladı.
  • Secdeye kapanıp “Yarabbi, fermanın yürür... Tanrı mülkünde Tanrıdan başka kimin hükmü geçer ki?
  • Fakat bu yosul çocuk öd ağacı gibi yanıp duruyor... ey merhametli Tanrı, elini tut” demeye başladı.
  • Nihayet onun Yarab, Yarab demesi, feryad-ü figan etmesi makbule geçti... yoldan usta bir büyücü çıkageldi.
  • Padişahın oğlunun Kâbil’li büyücüden kurtulması için ettiği duanın kabul edilmesi
  • O büyücü uzaktan o çocuğun bir ihtiyar karıya esir olduğunu duymuştu. 3160
  • Bu karının büyüde eşsiz örneksiz olduğunu ve bir ikincisinin bulunmadığını işitmişti.
  • Yiğidim, el elin üstündedir... hünerde de, kuvvette de el elin üstündedir arşa varınca!
  • Ellerin sonu Tanrı elidir... deniz, şüphe yok ki sellerin varıp döküldüğü son yerdir.
  • Bulutlar da suyu denizden alır... seller akıp gider nihayet ona varır.
  • Padişah bu oğlan elden gitti dedi. Adam dedi ki: İşte ulu bir derman olarak geldim ya! 3165
  • Bu büyücülerden hiç kimse o kocakarıya eşit olamaz... ancak ben, o yandan geldim, büyüde bilgim çoktur... onunla ben başa çıkarım!
  • Musa’nın eli gibi Tanrı izniyle onun büyüsünü kökünden yıkar, mahvederim.
  • Çünkü bana bu bilgi Tanrı tarafından verildi... hor hakîr büyücülere şakirtlik ederek öğrenmedim.
  • Onun büyüsünü bozmak şehzadenin benzinin sarılığını gidermek için geldim ben!
  • Seher çağında mezarlığa git de orada duvarın yanında kireçle boyanmış bir ak mezar var. 3170
  • Orasını kıbleye doğru kaz; Tanrının kudretine, kuvvetine bak!
  • Bu hikâye pek uzundur, sen de usandın... bari fazlasını bırakayım da hulâsasını söyleyeyim.
  • O sıkı düğümleri çözdü şehzadeyi mihnetten kurtardı.
  • Çocuk kendisine gelince koşa, koşa babasının tahtına vardı, yüzlerce mihnetle,
  • Secdeye kapandı, yüzünü yerlere sürdü... koltuğunda da bir kılıç ve bir kefen vardı. 3175
  • Padişah şenlikler yaptırdı şehir halkı sevindi, o ümidini kesmiş gelinde muradına erdi.
  • Âlem yeni baştan dirildi, parladı! Şaşarım doğrusu o günde bir gündü bugün de bir gün!
  • Padişah ona öyle bir düğün yaptı ki köpeklerin önüne bile gülsuyu şerbeti kondu.
  • Büyücü kocakarı kederinden geberdi... çirkin yüzünü de cehennem Malikine tapşırdı çirkin huyunu da!
  • Şehzade o kocakarı benim aklımı nasıl oldu da çeldi diye hayretlere düşmüştü! 3180