- Dünya büyücüsü pek ilginç bir karıdır... onun büyü ipini çözmek herkesin ayağının harcı değil!
- ساحرهی دنیا قوی دانا زنیست ** حل سحر او به پای عامه نیست
- Eğer akıllar onun bağladığı düğümleri çözseydi Tanrı peygamberleri yollar mıydı?
- ور گشادی عقد او را عقلها ** انبیا را کی فرستادی خدا
- Kendine gel de nefesi kutlu, düğümler çözen, Tanrı dilediğini işler sırrını bilir birisini ara!
- هین طلب کن خوشدمی عقدهگشا ** رازدان یفعل الله ما یشا
- Dünya seni de balık gibi oltasına takmıştır... şehzade bir yıl kaldı, sense altmış yıldır o oltadasın!
- همچو ماهی بسته است او به شست ** شاه زاده ماند سالی و تو شصت
- Tam altmış yıldır onun oltasında mihnetler içindesin... ne bir hoşluğum var, ne bir sünnete uyarsın! 3200
- شصت سال از شست او در محنتی ** نه خوشی نه بر طریق سنتی
- Günahkâr bir bedbahtsın... ne dünyan güzel, ne vebalden, günahtan kurtulmuşsun!
- فاسقی بدبخت نه دنیات خوب ** نه رهیده از وبال و از ذنوب
- Dünyanın üfürüğü bu düğümleri pek sıkı düğümledi... sen artık tek yaratıcının üfürüğünü iste!
- نفخ او این عقدهها را سخت کرد ** پس طلب کن نفخهی خلاق فرد
- İste de “Ben Adem’e ruhumdan üfürdüm” üfürüğü, seni bundan kurtarsın ve yücel desin!
- تا نفخت فیه من روحی ترا ** وا رهاند زین و گوید برتر آ
- Büyü üfürüğünü Tanrı üfürüğünden başka bir şey bozmaz... bu kahır üfürüğüdür, o lûtuf üfürüğü!
- جز به نفخ حق نسوزد نفخ سحر ** نفخ قهرست این و آن دم نفح مهر
- Tanrının rahmeti kahrından artıktır, ileridir. Sen de ileri olmak istiyorsan yürü, bir ileri gitmiş er ara. 3205
- رحمت او سابقست از قهر او ** سابقی خواهی برو سابق بجو
- Bu suretle amelleriyle, yahut, hurilerle evlendirilmiş kişilerin mertebesine eriş... ey büyülenmiş padişah işte sana kurtuluş çaresi!
- تا رسی اندر نفوس زوجت ** کای شه مسحور اینک مخرجت
- Dünya kocakarısı senin yanında oldukça ve sen, onun işvelerine kapılıp kaldıkça ne onun ağı, tuzağı çözülür, ne büyü düğümleri.
- با وجود زال ناید انحلال ** در شبیکه و در بر آن پر دلال
- Ümmetlerin ışığı olan peygamber, bu dünya ile öbür dünyaya ortaklar demedi mi?
- نه بگفتست آن سراج امتان ** این جهان و آن جهان را ضرتان
- Şu halde bununla buluşmak ondan ayrılmaktır... bu bedenin sıhhati, canın hastalığıdır.
- پس وصال این فراق آن بود ** صحت این تن سقام جان بود
- Bu geçitten ayrılmak müşküldür, o duraktan ayrılmaksa bil ki daha müşkül! 3210
- سخت میآید فراق این ممر ** پس فراق آن مقر دان سختتر
- Nakıştan ayrılmak bile sana güç geliyor... nakkaşından ayrılmak ne kadar güç gelir ya!
- چون فراق نقش سخت آید ترا ** تا چه سخت آید ز نقاشش جدا
- Ey aşağılık dünya ayrılığına sabretmeyen dost, Tanrı ayrılığına nasıl sabredeceksin?
- ای که صبرت نیست از دنیای دون ** چونت صبرست از خدا ای دوست چون
- Bu kara sudan ayrılamıyorsun da Tanrı kaynağından ayrılmaya nasıl katlanıyorsun ya?
- چونک صبرت نیست زین آب سیاه ** چون صبوری داری از چشمهی اله
- Bu kara suyu içmedikçe pek dinlenemiyor, esenleşemiyorsun... iyi kişilerden ve onların içtikleri kaynak suyundan ayrılınca halin ne olur?
- چونک بی این شرب کم داری سکون ** چون ز ابراری جدا وز یشربون
- Bir nefescik Tanrı güzelliğini görsen canın da ateşlere düşer, vücudun da! 3215
- گر ببینی یک نفس حسن ودود ** اندر آتش افکنی جان و وجود
- Ondan sonra bu suyu cife görürsün... Tanrı yakınlığının debdebesini gördün mü,
- جیفه بینی بعد از آن این شرب را ** چون ببینی کر و فر قرب را
- Şehzade gibi sevgiline kavuşursun... ayağındaki dikeni çıkarırsın!
- همچو شهزاده رسی در یار خویش ** پس برون آری ز پا تو خار خویش
- Kendinden geçmeye çalış da hemencecik kendini bul... doğrusunu Tanrı daha iyi bilir.
- جهد کن در بیخودی خود را بیاب ** زودتر والله اعلم بالصواب
- Aklını başına devşir; her zaman kendinle eş olma... her an eşek gibi balçığa düşme.
- هر زمانی هین مشو با خویش جفت ** هر زمان چون خر در آب و گل میفت
- Bu sürçme, gözünün iyi görmeyişindendir... kör gibi inişi yokuşu göremiyorsun. 3220
- از قصور چشم باشد آن عثار ** که نبیند شیب و بالا کور وار