- Şu halde yürü şeyhin, emrinin gölgesi altına git; sus emre uy!
- پس برو خاموش باش از انقیاد ** زیر ظل امر شیخ و اوستاد
- Böyle yapmadın mı istidat ve kabiliyet sahibi bile olsan kâmilik davasına kalkıştığından değişir, çarpılır, istidat ve kabiliyetini kaybedersin!
- ورنه گر چه مستعد و قابلی ** مسخ گردی تو ز لاف کاملی
- Sır bilen ve haberdar olan üstada serkeşlik edersen istidattan da olursun! 3350
- هم ز استعداد وا مانی اگر ** سر کشی ز استاد راز و با خبر
- Şimdilik ayakkabı dikiciliğine razı ol, sabret... yoksa sabretmezsen yamacı, eskici olur kalırsın!
- صبر کن در موزه دوزی تو هنوز ** ور بوی بیصبر گردی پارهدوز
- Eskicilerde sabır ve hilm olsaydı hepsi de öğrenir, yeni ayakkabı diker, ayakkabıcı olurlardı.
- کهنهدوزان گر بدیشان صبر و حلم ** جمله نودوزان شدندی هم به علم
- Çok çalışır, çok didinirsen nihayet usanır da sen kendin, akıl bir bağmış meğerse dersin!
- بس بکوشی و بخر از کلال ** هم تو گویی خویش کالعقل عقال
- Felsefeye kapılan adam gibi hani... o da ölüm gününde aklı, kolsuz kanatsız gördü de,
- همچو آن مرد مفلسف روز مرگ ** عقل را میدید بس بیبال و برگ
- Kararsızca itiraf etti o zaman... dedi ki: Zeka ile atımızı saçma ve asılsız yerlere sürdük! 3355
- بیغرض میکرد آن دم اعتراف ** کز ذکاوت راندیم اسپ از گزاف
- Gururlandık aldandık da erlerden baş çektik... hayal denizinde yüzdük durduk.
- از غروری سر کشیدیم از رجال ** آشنا کردیم در بحر خیال
- Halbuki ruh dininizde yüzgeçlik hiçmiş... burada Nuh’un gemisine girmekten başka bir çare yokmuş.
- آشنا هیچست اندر بحر روح ** نیست اینجا چاره جز کشتی نوح
- O peygamberler padişahı da böyle buyurdu: Bu kül denizinde, bu okyanusta gemi benim!
- این چنین فرمود این شاه رسل ** که منم کشتی درین دریای کل
- Yahut da benim can gözüme varis olan, doğrulukta benim yerime geçen halifemdir.
- یا کسی کو در بصیرتهای من ** شد خلیفهی راستی بر جای من
- Yiğit, gemiden yüz döndürmemem gerek... işte biz, denizdeki Nuh gemisiyiz! 3360
- کشتی نوحیم در دریا که تا ** رو نگردانی ز کشتی ای فتی
- Kenan gibi her dağa gitme... Kuran’dan “Bu gün kurtuluş yoktur “ayetini duy!
- همچو کنعان سوی هر کوهی مرو ** از نبی لا عاصم الیوم شنو
- Gözün bağlı da bu gemi, onun için sana aşağı, düşünce dağın da pek yüksek görünmede!
- مینماید پست این کشتی ز بند ** مینماید کوه فکرت بس بلند
- Aman ha aman bu alçacık gemiye hor bakma... Tanrının buna gelip duran ihsanına bak.
- پست منگر هان و هان این پست را ** بنگر آن فضل حق پیوست را
- Düşünce dağının yüceliğine de pek bakma... çünkü onu bir dalga altüst ediverir!
- در علو کوه فکرت کم نگر ** که یکی موجش کند زیر و زبر
- Eğer Kenan’san, sana bunun gibi iki yüz nasihat versem yine bana inanmazsın! 3365
- گر تو کنعانی نداری باورم ** گر دو صد چندین نصیحت پرورم
- Bu sözü Kenan’ın kulağı nereden kabul edecek? Onu Tanrı mühürlemiş gitmiş.
- گوش کنعان کی پذیرد این کلام ** که برو مهر خدایست و ختام
- Tanrının mühürlediği kulağa öğüt mü girer? Sonradan olan şey, ezeli hükmü nasıl değiştirir?
- کی گذارد موعظه بر مهر حق ** کی بگرداند حدث حکم سبق
- Fakat Kenan değilsin ümidi ile yine sana bir hoş söz söyleyeyim:
- لیک میگویم حدیث خوشپیی ** بر امید آنک تو کنعان نهای
- Nihayet bunu ikrar edeceksin, bari kendine gel de ilk güne bak, son günü gör!
- آخر این اقرار خواهی کرد هین ** هم ز اول روز آخر را ببین
- Son günü görebilirsin sen... yalnız sonu gören gözünü yıpratma, kör etme. 3370
- میتوانی دید آخر را مکن ** چشم آخربینت را کور کهن
- Kim kutlucasına işin sonunu görürse hiçbir an yolda sürçmez.
- هر که آخربین بود مسعودوار ** نبودش هر دم ز ره رفتن عثار
- Her an bu düşüp kalkmayı istemiyorsan bir erin ayak bastığı toprağı gözüne çek.
- گر نخواهی هر دمی این خفتخیز ** کن ز خاک پایی مردی چشم تیز