- Kul, senden başka kimin huzurunda el kavuşturur? Dua da senden, duayı kabul etmede senden!
- جز تو پیش کی بر آرد بنده دست ** هم دعا و هم اجابت از توست
- Önce duaya meyil veren de sensin... sonradan duayı kabul eden de sen! 3500
- هم ز اول تو دهی میل دعا ** تو دهی آخر دعاها را جزا
- Evvel de sensin, âhır da sen... bizse arada söze bile gelmeyecek hiçin hiçi!
- اول و آخر توی ما در میان ** هیچ هیچی که نیاید در بیان
- Böyle söylenip dururken nihayet leğeni damdan düştü... gönlü kendinden geçti.
- این چنین میگفت تا افتاد طشت ** از سر بام و دلش بیهوش گشت
- Dua ederken tekrar kendisine geldi... "İnsan, ancak çalıştığını elde eder!"
- باز آمد او به هوش اندر دعا ** لیس للانسان الا ما سعی
- O dua ile meşgulken Kıpti'nin yüreği coştu. Ansızın bir nara attı, bir kükredi.
- در دعا بود او که ناگه نعرهای ** از دل قبطی بجست و غرهای
- Dedi ki: "Durma, hemen bana iman ederken ne diyeceğini öğret de derhal eski zünnarımı keseyim! 3505
- که هلا بشتاب و ایمان عرضه کن ** تا ببرم زود زنار کهن
- Canıma bir ateştir saldılar... bir şeytana , candan bir iltifattır ettiler.
- آتشی در جان من انداختند ** مر بلیسی را به جان بنواختند
- Senin dostunum seni görmeden duramam... Allahya hamt olsun bu dostluk, nihayet elimi tuttu.
- دوستی تو و از تو ناشکفت ** حمدلله عاقبت دستم گرفت
- Sohbetlerin bir kimya idi herhalde... gönül evinden ayağın eksik olmasın!
- کیمیایی بود صحبتهای تو ** کم مباد از خانهی دل پای تو
- Sen cennet fidanından bir daldın... ona yapıştım da beni cennete dek götürdü.
- تو یکی شاخی بدی از نخل خلد ** چون گرفتم او مرا تا خلد برد
- Bedenimi kapıp götüren bir seldi... bu sel, beni de lûtuf ve ihsan denizinin kıyısına dek iletti. 3510
- سیل بود آنک تنم را در ربود ** برد سیلم تا لب دریای جود
- Su ümidiyle sele doğru gittim; fakat denizi gördüm, kile kile inciler elde ettim."
- من به بوی آب رفتم سوی سیل ** بحر دیدم در گرفتم کیل کیل
- İsrailoğlu ona hadi, şimdi su al diye tas getirdi. Kıpti dedi ki: Yürü git sular gözümde hor hakîr oldu.
- طاس آوردش که اکنون آبگیر ** گفت رو شد آبها پیشم حقیر
- Allah müminleri satın aldı sırrından bir şerbet içtim ki artık kıyamete kadar susamam ben!
- شربتی خوردم ز الله اشتری ** تا به محشر تشنگی ناید مرا
- Irmaklara kaynaklara su ihsan eden, içimde bir kaynaktır coşturdu!
- آنک جوی و چشمهها را آب داد ** چشمهای در اندرون من گشاد
- Ciğerim susuzluktan yanıp kavrulmakta, su istemekteydi... şimdi öyle bir himmete nail oldu ki suyu hakir görmede! 3515
- این جگر که بود گرم و آبخوار ** گشت پیش همت او آب خوار
- Kaf hâ yâ ayn sâd vadindeki doğruluğa delil olarak Allah, Kâfi adının "Kef"i oldu.
- کاف کافی آمد او بهر عباد ** صدق وعدهی کهیعص
- Kâfiyim, sana bütün hayırları, sebepsiz, başkasının yardımını vasıta etmeden veririm.
- کافیم بدهم ترا من جمله خیر ** بیسبب بیواسطهی یاری غیر
- Kâfiyim, seni ekmeksiz tutuyorum... ordusuz, askersiz sana beylik, padişahlık ihsan ederim...
- کافیم بینان ترا سیری دهم ** بیسپاه و لشکرت میری دهم
- Bahar olmadığı halde sana nergis ve ağustos gülü verir; kitapsız ustasız sana bilgiler belletirim...
- بیبهارت نرگس و نسرین دهم ** بیکتاب و اوستا تلقین دهم
- Kâfiyim, ilaçsız sıhhat verir; mezarı, kuyuyu meydan haline getiririm... 3520
- کافیم بی داروت درمان کنم ** گور را و چاه را میدان کنم
- Musa'ya bütün âlemin başına indirsin diye bir sopa verir; kuvvet kudret bağlarım...
- موسیی را دل دهم با یک عصا ** تا زند بر عالمی شمشیرها
- Musa'nın eline bir nur, bir parlaklık veririm ki güneşe bile tokat atar!
- دست موسی را دهم یک نور و تاب ** که طپانچه میزند بر آفتاب
- Sopayı yedi başlı yılan haline getiririm... hem öyle bir yılan ki erkek bir yılanın belinden gelmemiş, dişi bir yılandan doğmamış.
- چوب را ماری کنم من هفت سر ** که نزاید ماده مار او را ز نر