- Kâfiyim, seni ekmeksiz tutuyorum... ordusuz, askersiz sana beylik, padişahlık ihsan ederim...
- کافیم بینان ترا سیری دهم ** بیسپاه و لشکرت میری دهم
- Bahar olmadığı halde sana nergis ve ağustos gülü verir; kitapsız ustasız sana bilgiler belletirim...
- بیبهارت نرگس و نسرین دهم ** بیکتاب و اوستا تلقین دهم
- Kâfiyim, ilaçsız sıhhat verir; mezarı, kuyuyu meydan haline getiririm... 3520
- کافیم بی داروت درمان کنم ** گور را و چاه را میدان کنم
- Musa'ya bütün âlemin başına indirsin diye bir sopa verir; kuvvet kudret bağlarım...
- موسیی را دل دهم با یک عصا ** تا زند بر عالمی شمشیرها
- Musa'nın eline bir nur, bir parlaklık veririm ki güneşe bile tokat atar!
- دست موسی را دهم یک نور و تاب ** که طپانچه میزند بر آفتاب
- Sopayı yedi başlı yılan haline getiririm... hem öyle bir yılan ki erkek bir yılanın belinden gelmemiş, dişi bir yılandan doğmamış.
- چوب را ماری کنم من هفت سر ** که نزاید ماده مار او را ز نر
- Nil suyuna kan karıştırmam; kudretimle suyunu kan haline getiririm.
- خون نیامیزم در آب نیل من ** خود کنم خون عین آبش را به فن
- Nil suyu gibi neşeni gam haline getiririm de bir daha neşeye yol bulamazsın. 3525
- شادیت را غم کنم چون آب نیل ** که نیابی سوی شادیها سبیل
- Sonra tekrar imanını yeniledim mi yine Firavundan bezersin.
- باز چون تجدید ایمان بر تنی ** باز از فرعون بیزاری کنی
- Görürsün ki rahmet Musa'sı gelmiş... kan gibi görünen Nil, onun yüzünden su olmuş!
- موسی رحمت ببینی آمده ** نیل خون بینی ازو آبی شده
- İçten ipin ucunu bırakmazsan zevk Nil'in hiç kan kesilmez.
- چون سر رشته نگه داری درون ** نیل ذوق تو نگردد هیچ خون
- Ben, iman edeyim de bu kan tufanından bir su içeyim diyordum.
- من گمان بردم که ایمان آورم ** تا ازین طوفان خون آبی خورم
- Ben ne bilirdim ki Allah beni değiştirecek, gönlümü başka bir hale koyacak da beni Nil yapacak! 3530
- من چه دانستم که تبدیلی کند ** در نهاد من مرا نیلی کند
- Başkalarının gözünde eskisi gibiyim ama benim gözüme akıp duran bir Nil görünmede!
- سوی چشم خود یکی نیلم روان ** برقرارم پیش چشم دیگران
- Nitekim bu âlem de Peygamberin gözüne tespihe gark olmuş görünmede... bize göreyse aptalca durup duruyor.
- همچنانک این جهان پیش نبی ** غرق تسبیحست و پیش ما غبی
- Onun gözüne bu âlem aşk ve ihsanla dolmuş görünüyor; başkasının gözüne ise ölü ve cansız.
- پیش چشمش این جهان پر عشق و داد ** پیش چشم دیگران مرده و جماد
- Yukarı olsun, aşağı olsun onca her yer, hızlı hızlı yürümede... o, taştan topraktan nükteler duymada!
- پست و بالا پیش چشمش تیزرو ** از کلوخ و خشت او نکته شنو
- Halbuki halka bunların hepsi kapalı... her şey ölü görünmede... ben, bundan daha ziyade şaşılacak bir perde görmedim. 3535
- با عوام این جمله بسته و مردهای ** زین عجبتر من ندیدم پردهای
- Bütün mezarlar bizce bir. Fakat velilerin gözünde kimisi cennet bahçesi, kimisi cehennem çukuru!
- گورها یکسان به پیش چشم ما ** روضه و حفره به چشم اولیا
- Halk, Peygamber ekşi suratlı; neden böyle niye zevki yok ki derlerdi.
- عامه گفتندی که پیغامبر ترش ** از چه گشتست و شدست او ذوقکش
- İleri gelenlerse derlerdi ki: Sizin gözünüze öyle görünüyor o.
- خاص گفتندی که سوی چشمتان ** مینماید او ترش ای امتان
- Bir zamancağız bizim gözümüzle bakın da "Heletâ" daki gülüşleri görün hele!
- یک زمان درچشم ما آیید تا ** خندهها بینید اندر هل اتی
- O ters şey, armut ağacının üstünde öyle görünür... a genç ağaçtan in de bak! 3540
- از سر امرود بن بنماید آن ** منعکس صورت بزیر آ ای جوان
- O armut ağacı, varlık ağacıdır... sen orada oldukça sana yeni şey eski görünür.
- آن درخت هستی است امرودبن ** تا بر آنجایی نماید نو کهن
- O ağacın üstünde oldukça âlem pis bir dikenlik, kızgın akreplerle, yılanlarla dopdolu bir yer görünür.
- تا بر آنجایی ببینی خارزار ** پر ز کزدمهای خشم و پر ز مار